Riskli Yapı Tespiti Kararına İtiraz – Kiracının Dava Açma Ehliyeti

Riskli Yapı Tespiti Kararına İtiraz – Kiracının Dava Açma Ehliyeti

Riskli Yapı Tespiti Kararına İtiraz – Kiracının Dava Açma Ehliyeti

Riskli Yapı Tespiti Kararına İtiraz – Kiracının Dava Açma Ehliyeti

Binanın riskli yapı ilan edilerek alt yapı hizmetlerinin durdurulması ve tahliyesine ilişkin işlemlere ve ayni ve şahsi hak sahiplerine ( kiracılara ) dava açma hakkı tanınmaması nedeniyle eksik düzenleme içerdiği iddiası yönünden 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin işlem tarihinde yürürlükte olan 7. maddesinin 6. fıkrasına karşı dava açma ehliyetinin bulunduğu hakkında.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17.10.2018 tarihli kararı :

 

“… Dava; İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Şehit Muhtar Mahallesi, 10 pafta, 404 ada, 33 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 5/A numaralı bağımsız bölümünde kiracı olan davacı tarafından; söz konusu binanın riskli yapı olarak tespit edilmesine ilişkin işlem ile binada her türlü alt yapı hizmetlerinin durdurulması, nüfus ve eşyadan tahliyesi için 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliği'nin 8. maddesinin 1.,2. ve 3. fıkraları gereğince 60 gün süre verilmesi yolundaki Beyoğlu Belediye Başkanlığı'nın 07/07/2015 günlü, 16673 Sayılı işleminin ve 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesinin 6. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Ondördüncü Dairesi'nin 15/12/2015 günlü, E:2015/8680, K:2015/10091 Sayılı kararıyla; Anayasa'nın 2. maddesi, 2577 Sayılı Kanun'un 2. maddesi, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 3. ve 5. maddeleri, 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin iptali istenen 7. maddesinin 6. fıkrası ve 8. maddesi belirtilerek, 6306 Sayılı Kanun hükümleri ile; riskli yapı tespiti ve yıkımına ilişkin işlemlere karşı itiraz hakkının sadece maliklere tanındığı, söz konusu yapının kiracıları veya sınırlı ayni hak sahibi olanların ise bu türden bir hakka sahip olmadıkları; İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Şehit Muhtar Mahallesi, 10 pafta, 404 ada, 33 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın mülkiyetinin Maya Konaklama Seyahat Turizm A.Ş.'ye ait olduğu, davacının ise söz konusu yapıyı kiralayarak ticari faaliyetlerinde kullandığı, söz konusu yapının riskli yapı olduğunun tespiti istemiyle 6306 Sayılı Kanun uyarınca başvuruda bulunulması üzerine 07/07/2015 günlü, 16673 Sayılı işlem ile binanın riskli yapı olarak tespit edildiği, bu gerekçeyle malik tarafından taşınmazın tahliye edilmesine ilişkin davacıya noter kanalıyla ihtarname çekildiği, bunun üzerine davacı tarafından 6306 Sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği uyarınca taşınmazın riskli yapı olarak belirlenmesi işlemine itiraz edildiği, bu itiraza cevap verilmeyerek itirazın zımnen reddi üzerine, bu işlem ile dayanağı olan 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesinin 6. fıkrasının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı; bu durumda; binayla mülkiyet bağı bulunanların, maliki oldukları bina üzerinde istedikleri tasarruf hakkına sahip oldukları hususu dikkate alındığında, işleme konu binanın riskli yapı olarak tespit edilmesi işlemine yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açan davacının kiracı olması nedeniyle dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından bakılan davanın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı; öte yandan; işleme konu binanın riskli yapı olarak tespit edilmesi işlemine yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptal edilmesinde dava açma ehliyeti bulunmayan davacının, riskli yapı belirlenmesi işlemine karşı yapılan itirazın dayanağı olan 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesinin 6. fıkrasının iptalini istemede de ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

Davacı, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu hükmü yer almıştır. Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında da belirtildiği gibi, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk Devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Yargı denetimi, hukuk devletinin "olmazsa olmaz" koşuludur.

Hukuk Devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanmaktadır.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının ( a ) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Bir iptal davasının açılabilmesi ve idari yargı mercilerinin bu davayı ön koşullar yönünden kabul edebilmesi için 2577 Sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca dava dilekçeleri "ehliyet" yönünden de incelenmektedir. Dolayısıyla, iptal davası açılabilmesinin ön koşullarından biri davacının objektif ve subjektif dava ehliyetinin olmasıdır. Danıştayın istikrar bulan kararlarına göre, davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü için idari kararın davacının meşru, şahsi ve güncel bir menfaatini ihlal etmesi gerekmektedir. İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulu, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılmasına ve sürdürülmesine ilişkin bir husus olup kişisel menfaat ihlali kavramının, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca, özellikle çevre, tarih ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin geniş yorumlanması çevreyi geliştirmeyi, çevre sağlığını korumayı ve çevre kirliliğini önlemeyi Devlete bir ödev olarak veren, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu belirten Anayasa'nın 56. maddesinin zorunlu bir sonucudur.

6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir." denilmiş; "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde, Riskli yapı; "Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı" olarak tanımlanmış; 5. maddesinin 3. fıkrasında ise, ''Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır.'' hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun "Uygulanmayacak mevzuat" başlıklı 9. maddesinin 3. fıkrasında ise, "2863 Sayılı Kanun ve 5366 Sayılı Kanun kapsamındaki alanlarda uygulamada bulunulması hâlinde alanın sit statüsü de gözetilerek Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır." hükmü yer almıştır.

Öte yandan, 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin işlem tarihinde yürürlükte olan 7. maddesinin 6. fıkrasında; "Riskli yapı tespitine karşı malikler veya kanunî temsilcilerince on beş gün içinde riskli yapının bulunduğu yerdeki Müdürlüğe verilecek bir dilekçeyle itiraz edilebilir." denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Şehit Muhtar Mahallesi, 10 pafta, 404 ada, 33 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın mülkiyetinin Maya Konaklama Seyahat Turizm A.Ş.'ye ait olduğu, davacının ise söz konusu yapıyı kiralayarak ticari faaliyetlerinde kullandığı, söz konusu yapının tapu kaydına Beyoğlu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün 20/04/2015 günlü, Ç-5275 Sayılı yazısına istinaden "Riskli Yapı" belirtmesinin işlendiği, Beyoğlu Belediye Başkanlığı'nın yapı malikine gönderdiği 07/07/2015 günlü, 16673 Sayılı dava konusu işlem ile yapının riskli yapı olarak onaylandığı ve süresi içinde de herhangi bir itiraz olmadığından kararın kesinleştiğinden bahisle binada her türlü alt yapı hizmetlerinin durdurulması ve nüfus ve eşyadan tahliyesi için 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliği'nin 8. maddesinin 1.,2. ve 3. fıkraları gereğince 60 gün süre verilmesine ve bu konu ile ilgili ayni ve şahsi hak sahiplerine noter kanalıyla tebligatta bulunulmasının istenildiği, bunun üzerine bina maliki tarafından davacıya gönderilen 08/07/2015 tarihli ihtarname ile taşınmazın tahliye edilmesinin, aksi halde tahliyenin 6306 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca gerçekleştirileceğinin ve ayrıca Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağının bildirildiği, bu bildirim üzerine binanın riskli yapı olarak belirlenmesine ilişkin işlem ile 07/07/2015 günlü, 16673 Sayılı işlem iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, uyuşmazlığa konu taşınmazın Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 02/06/2010 günlü, 3532 Sayılı kararıyla tescil edildiği, öte yandan Daire kararında belirtildiğinin aksine davacının taşınmazın riskli yapı olarak belirlenmesi işlemine karşı davalı idareler nezdinde yaptığı bir itirazın bulunmadığı, davacının 07/07/2015 günlü, 16673 Sayılı işlemin bildirimi üzerine doğrudan dava açtığı anlaşılmaktadır.

Buna göre; davacının söz konusu binada kiracı sıfatıyla ticari faaliyette bulunduğu ve dava dilekçesinde de, riskli yapı tespitine ilişkin talebin bina malikinden geldiği, böyle bir durumda malikin riskli yapı tespitine ilişkin karara itiraz edeceğinin düşünülemeyeceği ve kiracıların itiraz hakkının bulunmamasının hukuka aykırı olduğunun ileri sürüldüğü dikkate alındığında, davacının binanın riskli yapı ilan edilerek alt yapı hizmetlerinin durdurulması ve tahliyesine ilişkin işlemlere ve ayni ve şahsi hak sahiplerine ( kiracılara ) dava açma hakkı tanınmaması nedeniyle eksik düzenleme içerdiği iddiası yönünden 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin işlem tarihinde yürürlükte olan 7. maddesinin 6. fıkrasına karşı dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Ondördüncü Dairesi'nin 15/12/2015 günlü, E:2015/8680, K:2015/10091 Sayılı kararının BOZULMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- ) Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 15/12/2015 günlü, E:2015/8680, K:2015/10091 Sayılı kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorm.

* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13