Riskli Alan Kararının İptali İstemi
Bir alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle "Riskli Alan" olarak ilan edilebilmesi için yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması; kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlarda ise belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerektiği,
Kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu belirtilen alanda, teknik rapor ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ( AFAD ) görüşü doğrultusunda alanın "riskli alan" olarak ilan edilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı hakkında.
Danıştay 14. Dairesi’nin 3.5.2017 Tarihli kararı:
“…KARAR : Dava; 01/06/2016 günlü, 29729 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Şırnak İli, Cizre İlçesi, Kuştepe, Cudi, Sur Dağ Kapı, Kale, Şah, Yafes, Alibey ve Nur Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek 1. maddelerine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin, 30/05/2016 tarih ve 2016/8860 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan "Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması" başlıklı 4709 Sayılı Kanun ile değişik 13. maddesinde: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.", İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen "mülkiyet hakkı" 35. maddesinde sayılmış ve bu hak "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 numaralı Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün "Mülkiyetin Korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." kuralı yer almıştır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının ( ç ) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmış, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren ek 1. maddesinde ( Ek: 14/4/2016 - 6704/25 md. ) " ( 1 ) a ) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayan durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar, b ) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65'i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir." hükmü yer almıştır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, "Riskli alanın tespiti" başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da "Riskli alan; a ) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b ) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri, c ) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç ) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d ) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e ) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f ) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur..." hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada Kanun bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.
Bu bağlamda, bir alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle "Riskli Alan" olarak ilan edilebilmesi için mutlaka yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması; kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlarda ise belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekecektir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 01/06/2016 günlü, 29729 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Şırnak İli, Cizre İlçesi, Kuştepe, Cudi, Sur Dağ Kapı, Kale, Şah, Yafes, Akbey ve Nur Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve elik kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alana dair hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek 1. maddelerine göre riskli alan ilan edilmesine dair Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, 6306 Sayılı Kanun uyarınca hazırlanan ve davaya konu işlemin dayanağını oluşturan teknik rapor ve gerekçe raporu ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan birçok il ve Şırnak'ın İdil ve Cizre ilçelerinde terör olayları sonucu sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, yasaklar süresince ağır silahlarla çatışmalar yaşandığı, bölücü terör örgütü mensupları tarafından mayın ve patlayıcılar tuzaklanarak barikat ve hendeklerin yapıldığı, kamu düzeninin olağan hayatı kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu, bu süreçte yaşanan olaylarla birçok yapı ve altyapının hasar gördüğü, Cizre İlçesinde incelenen 20.160 birimden 3.268 adedinin hasarsız, 14.183 adedinin az hasarlı, 2.564 adedinin ağır hasarlı, 145 adedinin yıkık olduğu, ağır hasarlı yapıların taşıyıcı sistemlerinde hasar sonucu statiğinin bozulduğu, bölgedeki 6635 adet az hasarlı, 1156 adet ağır hasarlı, 74 adet yıkılmış binanın Dicle Nehrinin batı bölgesinde kalan alanın tamamına yayılmış olduğu, alanın kanalizasyon ve temiz su altyapısının büyük ölçüde zarar gördüğünün tespit edildiği, dosyada bulunan fotoğraflardan da mevcut durumun açıkça görüldüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 18.05.2016 günlü, 95839 Sayılı yazısı ile riskli alan ilan edilmesi planlanan alanda 2863 Sayılı Kanun kapsamında kalan kültür varlıkları ile sit alanlarının yapılacak planlara aktarılması ve bu alanlar ve yapılara yönelik her türlü müdahale öncesinde Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan izin alınması koşuluyla riskli alan ilan edilmesinde sakınca bulunmadığının bildirildiği, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 20.05.2016 günlü, 11862 Sayılı görüşü alındığı, 483,13 hektar büyüklüğündeki alanın 6306 Sayılı Kanun'un 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca "Riskli Alan" ilan edilmesi teklifinde bulunulduğu, teknik rapor ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ( AFAD ) görüşü doğrultusunda, davaya konu işlemle alanın "riskli alan" olarak ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; riskli alan ilan edilen Şırnak İli, Cizre İlçesi, Kuştepe, Cudi, Sur Dağ Kapı, Kale, Şah, Yafes, Alibey ve Nur Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan, kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu belirtilen alanda; bu süreçte yaşanan olaylarla birçok yapı ve altyapının hasar gördüğü, Cizre İlçesinde bulunan 20.160 birimden 3.268 adedinin hasarsız, 14.183 adedinin az hasarlı, 2.564 adedinin ağır hasarlı, 145 adedinin yıkık olduğu, ağır hasarlı yapıların taşıyıcı sistemlerinin statiğinin bozulduğu, alanın kanalizasyon ve temiz su altyapısının büyük ölçüde zarar gördüğü dikkate alındığında, 6306 Sayılı Kanun'un Ek-1. maddesinde belirtilen şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, 6306 Sayılı Kanun'un 2. ve ek 1. maddelerine göre riskli alan ilan edilmesine dair 30/05/2016 tarih ve 2016/8860 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davanın REDDİNE, yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına, 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 3.000-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, artan posta avansının istemi halinde davacıya iadesine, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2- ( g ) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.