Deprem Nedeniyle Oluşan Zararların Tazmini- Görevini İhmal Eden İdarelerin Hizmet Kusuru

Deprem Nedeniyle Oluşan Zararların Tazmini- Görevini İhmal Eden İdarelerin Hizmet Kusuru

Deprem Nedeniyle Oluşan Zararların Tazmini- Görevini İhmal Eden İdarelerin Hizmet Kusuru

Deprem Nedeniyle Oluşan Zararların Tazmini - Görevini İhmal Eden İdarelerin Hizmet Kusuru

Görev ve yükümlükleri ile ilgili gerekli önlemleri almayan, hareketsiz kalan idarelerin hareketsizliğinin “olumsuz eylem” olarak kabul edilmesi gerektiği,

Bölgenin çok riskli deprem kuşağında kaldığı önceden bilindiğine ve burada olacak depremin olası sonuçlarının öngörülebilmesine olanak sağlayacak düzeyde bilgi ve belgeler bulunduğuna göre, depremden doğabilecek zararların önlenmesi, en aza indirilmesi için gerekli yasal tedbirleri almayan, denetim ve kontrol görevlerini yerine getirmeyen, böylece zararın artmasına sebep olan idarenin bu tutum ve davranışının hizmet kusuru olduğu hakkında.

Danıştay 6. Dairesi’nin 13.12. 2016 tarih ve E. 2016/11369 K. 2016/8396 sayılı kararı

İstemin Özeti : Van 2. İdare Mahkemesince verilen 15/06/2016 tarihli, E:2016/131, K:2016/1238 Sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Savunmalarının Özeti : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Van Büyükşehir Belediye Başkanlığının Savunmasının Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi :

Düşüncesi : Tazminat istemine konu yapının bulunduğu bölgenin çok riskli deprem kuşağında kaldığı önceden bilindiğine ve burada olacak depremin olası sonuçlarının öngörülebilmesine olanak sağlayacak düzeyde bilgi ve belgeler bulunduğuna göre, depremden doğabilecek zararların önlenmesi, en aza indirilmesi için gerekli yasal tedbirleri almayan, denetim ve kontrol görevlerini yerine getirmeyen, böylece zararın artmasına sebep olan idarenin bu tutum ve davranışı hizmet kusuru sayabilecek bir idari eylemdir. Bu idari eylem, deprem afetiyle açığa çıkmış olup, 2577 Sayılı Kanun 13. madde kapsamında ilgili idareye başvurulabilmesi için davacının zarara uğramasına hangi idarenin/idarelerin sebebiyet verdiğinin öğrenilmesi gerektiği açıktır.

Nitekim İdare Mahkemesince de bu değerlendirme yapılarak karar verilmiştir, ancak; deprem tarihi itibariyle yapı yıkılmış ve sonrasında afet konutu teslim edilmiş ise de, bu süreçte sorumlu idarelere dair bir belirleme olmadığından, davacı tarafından afet sonucunda evinin yıkımına gerekli önlemleri almayarak sebebiyet veren idarenin/idarelerin bu tarihte öğrenildiğinin kabul edilemeyeceği açık olup sorumlu idarelerin beyan edilen bilirkişi raporlarıyla öğrenildiği ve öğrenmeden itibaren süresinde yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine süresi içinde bakılan davanın açıldığı, kaldı ki depremin meydana gelmesinden itibaren de beş yıllık süre dolmadan başvurulduğu anlaşıldığından, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı ve Ondördüncü Daireleri müşterek heyetince 2575 Sayılı Danıştay Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, Van İli, Merkez, Bahçıvan Mahallesi, 208 ada, 49 parsel sayılı taşınmazda bulunan Sefa Sitesi adresinde yer alan konutun maliki olan davacı tarafından, anılan konutun Van İlinde 23/10/2011 ve 09/11/2011 tarihlerinde meydana gelen depremde yıkılmasında, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın davalı idarelere başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davacı tarafından davalı idarelerin sorumlu ve kusurlu olduğunun, benzer uyuşmazlığa ilişkin olarak bir yakını tarafından idare mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen bilirkişi raporundan öğrendiği ileri sürülerek 02.11.2015 tarihinde yapılan idari başvurunun zımnen reddi üzerine 18.01.2016 tarihinde kayda giren dilekçeyle bakılan dava açılmış ise de, 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen eylemin öğrenildiği yani davacının ağır hasardan konut için hak sahibi olduğunun kesinleşmesi üzerine yapılan afet konutlarından birinin teslim edildiği 22.10.2012 tarihinden itibaren bir yıllık başvuru süresi içerisinde başvuru yapılıp verilen cevaba göre dava açılması gerekirken çok sonra yapılan başvuru üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; Van ilinde 23/10/2011 ve 09/11/2011 tarihlerinde meydana gelen deprem nedeniyle İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekipleri ve çeşitli üniversitelerden görevlendirilen öğretim görevlilerince yapılan tespitler sonucunda davacıya ait olan konutun ağır hasarlı olarak tespit edildiği, yapılan afet konutlarından birinin davacıya 22.10.2012 tarihinde teslim edilmek suretiyle tutanak altına alındığı, davacı tarafından evin yıkılmasından afete ilişkin önlemleri almayan davalı idarelerin sorumlu ve kusurlu olduğunun, benzer uyuşmazlığa ilişkin olarak bir yakını tarafından idare mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen bilirkişi raporundan öğrenildiği ileri sürülerek 02.11.2015 tarihinde yapılan idari başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.

2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde "İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir" hükmü yer almaktadır.

Anayasa'nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

Bir idari işlem veya bir idari sözleşmenin uygulanması durumunda olmayan, idarenin her türlü faaliyetlerinden veya hareketsiz kalmasından, araçlarının kullanımından, taşınır ve taşınmaz mallarının veya tesislerinin yönetiminden dolayı oluşan zararları idari eylem sonucu oluşan zarar ve buna yolaçan eylemi de sonuç olarak idari eylem kavramı içerisinde düşünmek gerekmektedir.

Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır. Olaya bu açıdan bakınca yukarıda yapılan belirleme sonucu olayda idarelerin hareketsizliği söz konusu olmakla öğretide de kabul edildiği gibi idarenin bu hareketsizliğinin "olumsuz eylem" olarak kabulü gerekmektedir.

Tazminat istemine konu yapının bulunduğu bölgenin çok riskli deprem kuşağında kaldığı önceden bilindiğine ve burada olacak depremin olası sonuçlarının öngörülebilmesine olanak sağlayacak düzeyde bilgi ve belgeler bulunduğuna göre, depremden doğabilecek zararların önlenmesi, en aza indirilmesi için gerekli yasal tedbirleri almayan, denetim ve kontrol görevlerini yerine getirmeyen, böylece zararın artmasına sebep olan idarenin bu tutum ve davranışı hizmet kusuru sayabilecek bir idari eylemdir. Bu idari eylem, deprem afetiyle açığa çıkmış olup, 2577 Sayılı Kanun 13. madde kapsamında ilgili idareye başvurulabilmesi için davacının zarara uğramasına hangi idarenin/idarelerin sebebiyet verdiğinin öğrenilmesi gerektiği açıktır.

Nitekim İdare Mahkemesince de bu değerlendirme yapılarak karar verilmiştir, ancak; deprem tarihi itibariyle yapı yıkılmış ve sonrasında afet konutu teslim edilmiş ise de, bu süreçte sorumlu idarelere dair bir belirleme olmadığından, davacı tarafından afet sonucunda evinin yıkımına gerekli önlemleri almayarak sebebiyet veren idarenin/idarelerin bu tarihte öğrenildiğinin kabul edilemeyeceği açık olup sorumlu idarelerin beyan edilen bilirkişi raporlarıyla öğrenildiği ve öğrenmeden itibaren süresinde yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine süresi içinde bakılan davanın açıldığı, kaldı ki depremin meydana gelmesinden itibaren de beş yıllık süre dolmadan başvurulduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kararda isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Van 2. İdare Mahkemesince verilen 15/06/2016 tarihli, E:2016/131, K:2016/1238 Sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13/12/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X) : Temyize konu İdare Mahkemesi kararında 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinin hiçbirisi bulunmadığından, kararın onanması gerektiği oyuyla aksi yöndeki karara katılmıyorum.

* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13