Hukuki El Atma - Tasarruf Hakkı Kısıtlanmasına Rağmen 5 Yıl İçinde Amacı Doğrultusunda Kamulaştırılmayan Taşınmazlar Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini
Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazların mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin açılacak davalarda adli yargının görevli olduğu hakkında.
Danıştay 6. Dairesi’nin 08.12.2022 tarih ve 2021/789 E. 2022/11012 K. Sayılı Kararı:
“…2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinin 1. fıkrasına; 26/11/2022 tarih ve 32025 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7421 Sayılı Vergi Usul Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3. maddesiyle eklenen cümle ile uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde ilgili idarelerce imar programlarının veya imar uygulamalarının yapılmaması ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazların kamulaştırılmaması veya her hâlde mülkiyet hakkının kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin açılacak davaların adli yargıda görüleceği düzenlenmiş olup söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra adli yargı yerleri görevli olduğundan, idari yargı mercilerinde görülmekte olan davaların anılan Kanun hükmü gereğince görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan; davanın açıldığı tarihte görevli bulunan mahkemenin sonradan çıkan yasa ile görevsiz hale gelmesi üzerine verilecek görevsizlik kararlarında taraflara vekalet ücreti yükletilmesine hukuken olanak bulunmadığı, ayrıca görevsizlik kararı verilinceye kadar taraflarca yapılmış olan yargılama giderlerinin ise usule ilişkin mevzuat ve uyuşmazlık konusuyla ilgili yerleşik içtihatlar çerçevesinde, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu dikkate alınarak takdir edileceği tabiidir.
Nitekim, Dairemizin konuyla ilgili 30/11/2022 tarihli, E:2021/7461, K:2022/10466 Sayılı kararında bu hususlar ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
- 2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
- … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
- Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 08/12/2022 tarihinde, kesin olarak, usulde ve esasta oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X) :
Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu şeklindeki düzenlemenin, idarenin hem özel hukuk alanındaki eylem ve işlemlerinden hem de kamu hukuku alanındaki eylem ve işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları kapsadığı kuşkusuzdur. Buna göre kamu idarelerinin kamu hukukundan doğan idari işlem ya da idari eylemlerinin hukuka uygunluğunun denetimi bu konuda uzmanlaşmış idari yargı yerlerinin görev alanı içindedir. İdari işlem ya da eylemlerin hukuka uygunluk denetiminin idari yargı tarafından yapılması hukuk devleti ilkesinin en önemli şartlarından olup bu yolla idarece hukuka aykırı olarak tesis edilebilecek işlem ya da eylemlerin tespit edilerek idarenin hukuka uygun davranmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Anayasanın 46. maddesinde düzenlenen kamulaştırmaya ilişkin usul ve esaslar ise 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununda düzenlenmiştir. Kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini (…) bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenlemek amacıyla hazırlanan 2942 Sayılı Kanun'un Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili başlıklı 10. maddesinde, kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idarenin asliye hukuk mahkemesinden taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ve idare adına tesciline karar verilmesini isteyebileceği, Mahkemece yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilecek kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine ve taşınmaz malın idare adına tesciline karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Hukuki el atma durumunda malikin mülkiyet hakkı üzerinde tasarruf hakkının kısıtlanması, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır ve taşınmazın kamulaştırılmaması suretiyle, malikin tasarruf hakkının kısıtlanmasından kaynaklanan davalar idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davalarına konu edilebilir. Bu kapsamda 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının, mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise tam yargı davasının konusunu oluşturmaktadır.
Kamulaştırmama işleminin iptali istemiyle açılacak davada, idarenin kamulaştırma işlemi tesis etmek ve kamulaştırma bedeli ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmak istenmektedir. İmar planının uygulanması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, kamulaştırma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı, kamulaştırma yapması gereken idarenin tespiti, kanunda öngörülen sürede kamulaştırma işleminin yapılıp yapılmadığı, idarenin İmar Kanununda ve Kamulaştırma Kanununda düzenlenen usul ve hükümlere uygun hareket edip etmediği ancak kamulaştırmama işleminin iptali istemiyle idari yargıda açılacak dava yoluyla denetlenebilecektir. İdarenin kamulaştırmama işleminin hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi halinde karar gereğinin yerine getirilmesi için idarece kamulaştırma işleminin tesisi gerekeceğinden, kamulaştırma yükümlülüğü Mahkeme kararıyla tespit edilen idare tarafından adli yargıda açılması gereken ve mülkiyetin bedele çevrilmesini amaçlayan bedel tespiti ve tescil davası ise kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır. Sonuç olarak, hukuki el atma nedeniyle mülkiyet hakkından kaynaklanan davalar, öncelikle imar kanununun uygulanmasından doğan idari işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda açılan iptal davaları, akabinde bedele ilişkin Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan bedel tespiti ve tescil davalarından oluşmaktadır.
Açılan bütün davaların ortak özelliği, mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle, kısıtlılığın giderilmesi ve taşınmaz bedelinden oluşan zararın ödenmesi istemlerine ilişkin olmasıdır. Uyuşmazlığın kaynağı, imar planı ile ilgili uygulamalar olduğundan idarelerin imar kanunundan kaynaklanan hukuka aykırı işlem(ler)i tespit edilmeden bedel tespiti yoluna gidilmesi mümkün değildir.
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinin 1. fıkrasına 7421 Sayılı Kanun'un 3. maddesiyle eklenen düzenlemeye dayanılarak, kamulaştırmama işlemi nedeniyle taşınmazların malikleri tarafından mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin olarak adli yargıda açılacak davalarda bedele hükmedilebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin hukuki denetiminin yapılması gerektiği, söz konusu denetim ise ancak idari yargı tarafından iptal davası yoluyla yapılabileceğinden kamulaştırmama işleminin iptal davası yoluyla hukuki denetimi yapılmaksızın ya da söz konusu denetimin görevli olmadığı halde adli yargı mercileri tarafından yapılmak suretiyle taşınmaz bedeline hükmedilmesinin, hukuki el atmaya ilişkin Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarıyla çelişeceği gibi Anayasa ve yasalar ile yargı kolları arasında belirlenen görev ve yetki kurallarına aykırılık oluşturacağı açıktır.
Adli yargı yerinde bedele ilişkin olarak açılacak dava, kamulaştırmama işleminin iptali istemiyle idari yargıda açılacak iptal davasının sonucunu beklemek zorundadır. Kamulaştırma Kanununun 10. maddesindeki düzenleme de esasen bu şekildedir. Nitekim hukuki el atma nedeniyle idari yargıda açılan davanın reddi durumunda, taşınmaz mülkiyetinde herhangi bir kısıtlılığın bulunmadığı yargı kararı ile tespit edildiğinden adli yargı yerinde görülen bedel tespiti davasında tazminata hükmedilmesi yolunda verilecek kararın dayanaksız kalacağı ortadadır. İdari yargıda kamulaştırma(ma) kararına karşı açılacak davanın, öncelikle görülmesi ve bedel tespiti ve tescili davası yönünden de bekletici mesele yapılmasının sebebi de budur.
Dosyanın incelenmesinden; davanın, "İstanbul İli, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parsel"de yer alan taşınmazın yürürlükteki uygulama imar planında "ortaöğretim alanı" kullanımına ayrıldığı halde uzun yıllar amacı doğrultusunda kamulaştırma işlemi yapılmayarak mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle taşınmaz bedeline karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 536.250,00-TL'nin ödenilmesine karar verilmesi istemiyle açıldığı, ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, davalının istinaf yoluna başvurusunun ise, … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla kabul edilerek, Mahkeme kararının kaldırılmasına ve "dava konusu taşınmazın, 12.11.1987 onay tarihli 1/1000 ölçekli Kurtköy Toplu Konut Alanı Uygulama Planında "Temel Eğitim" alanı olarak belirlenmesi sonrasında, … tarih ve … yevmiye ile tescil edilen Kurtköy Toplu Konut İmar Uygulaması sonucunda uygulamaya giren taşınmazlardan kesilen Kamu Ortaklık Payı sonucunda orta öğretim alanı olarak oluşturulmuş bir taşınmaz olduğu, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 05.03.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli ve 10.07.2012 onaylı 1/1000 ölçekli planların yapıldığı, anılan planlarda dava konusu parselin 'Ortaöğretim Tesisleri Alanı"nda kaldığı, dosya kapsamından 24.11.1988 tarihinde gerçekleştirilen imar uygulamasından ve meri planlardan sonra her hangi bir parselasyon işleminin yapılmadığı, dolayısıyla dava konusu … ada, … parselin … tarih ve … yevmiye numaralı … Toplu Konut İmar Uygulaması sonucunda KOP parseli olarak oluştuğu, bu durumda parselasyon işlemi sonucu Kamu Ortaklık Payı olarak oluşturulan taşınmaz için davalı idarelerin İmar Kanunu gereğince görevlerini yerine getirmiş olması karşısında, kamu menfaatlerinin gerekliliği ile kişi yararı arasındaki adil dengeyi bozan ölçüsüz bir yükün davacıya yükletildiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle tazminat verilmesi şartlarının oluşmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır
Bakılmakta olan davanın esasını, Kamulaştırmama işlemi oluşturmakta olup bedel tespiti yoluyla tazminat isteminin incelenebilmesi için öncelikle imar planından kaynaklanan herhangi bir kısıtlılığın dolayısı ile idarenin tazmine konu bir sorumluluğunun idari yargı mercii tarafından incelenip karara bağlanması gerekmektedir. İstinaf Dava Dairesi tarafından, idarenin dava konusu taşınmazı kamulaştırma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı irdelenmiş ve nihayetinde dava konusu taşınmazın, kamulaştırılması zorunlu taşınmazlardan olmadığı tespit edilerek, hukuki el atma nedeniyle mülkiyet hakkından kaynaklı herhangi bir kısıtlılığın bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir. İdari yargı mercii tarafından idarenin tazminata konu herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilerek karara bağlanmış iken, idarenin bedel tespiti yolu ile tazminat ödemeye zorlanamayacağının açık olması nedeniyle, davanın adli yargı mercilerince incelenmek üzere temyize konu kararın görev nedeniyle bozulması, usul hükümlerine aykırı olduğu gibi göreve ilişkin Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararına da aykırıdır.
Nitekim bu konudaki ayrıntılı değerlendirmeleri Dairemizin 30/11/2022 tarih ve E:2021/7461, K:2022/10466 Sayılı kararında yer almaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2942 Sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinin 1. fıkrasına 7421 Sayılı Kanun'un 3. maddesiyle eklenen cümlenin idari yargıda halen devam eden hukuki el atma davalarının görülmesine engel olmayacağı, bu nedenle yapılmakta olan temyiz incelemesine devam edilmesi gerektiği oyuyla, söz konusu yasa değişikliği gerekçe gösterilerek Daire kararının görev nedeniyle bozulmasına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞI OY (XX) :
Dairemizin 30/11/2022 tarihli, E:2021/7461, K:2022/10466 Sayılı kararında yer alan gerekçelerle karara katılmıyorum.
* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.