Anlaşmalı Boşanmanın Muvazaalı Olduğu İddiası – Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Kararı

Tunceli 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaatı

Anlaşmalı Boşanmanın Muvazaalı Olduğu İddiası – Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Kararı

Anlaşmalı Boşanmanın Muvazaalı Olduğu İddiası

Borçlu Ve Üçüncü Kişi Tarafından Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Danışıklı İşlemler Yapıldığının Kabulüyle Davanın Kabulüne Karar Verilmesi Gerektiği Hakkında.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 11.09.2017 tarihli kararı*:

“…Davacı alacaklı vekili, 17.10.2011 tarihli hacze konu mahcuzların takip borçlusuna ait olduğunu, borçlu ile davalı 3.kişinin 26/11/2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, ancak birlikte yaşadıklarını, boşanmanın muvazaalı olduğunu, davalı üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini dava ve istemiştir.

Davalı üçüncü kişi, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia, savunma, toplanan delillere göre; .... İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/589 esas 2014/122 Sayılı kararı ile davalı üçüncü kişi ...'un tahliyesine karar verildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, alacaklının İİK'nun 99. maddesine dayalı üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.

Davaya dayanak takip dosyasının incelenmesinde; ödeme emrinin 30.10.2013 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, haczin de ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı görülmektedir. Bu sebeple; somut olayda, İİK'nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal karinenin aksinin davalı üçüncü kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesi gerekir. Her zaman sağlanması mümkün olan ve borcun doğumuna yakın tarihi taşıyan vergi levhası da karinenin aksini ispata yeterli değildir .

Bununla birlikte, borçlu ile üçüncü kişinin 05.12.2013 karar tarihli Aile Mahkemesi kararıyla anlaşmalı olarak boşandıkları ve bu davanın açılış tarihinin 26.11.2013 olduğu ve anılan tarihin ödeme emrinin tebliğ tarihinden de sonraya isabet ettiği de görülmektedir.

O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, borçlu ve üçüncü kişi tarafından alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlemler yapıldığının kabulüyle davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde alacaklının açtığı davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Anlaşmalı Boşanmanın Muvazaalı Olduğu İddiası

Borçlu Ve Üçüncü Kişi Tarafından Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Danışıklı İşlemler Yapıldığının Kabulüyle Davanın Kabulüne Karar Verilmesi Gerektiği Hakkında.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 11.09.2017 tarihli kararı*:

*Anlaşmalı Boşanmanın Muvazaalı Olduğu İddiası konulu karar yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için 03124280313 nolu telefondan ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13