Hekimlerin Sorumluluk Alanları
Ülkemizde hekimin çalışma alanı ve sorumluluklarını düzenleyen çok sayıda kanun, tüzük ve yönetmelikler bulunmakta olup; bunlardan en sık kullanılanları; “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun”, “Umumi Hıfzısıhha Kanunu”, “Türk Tabipleri Birliği Kanunu”, “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi” dir.
Ayrıca, “Tıpta Uzmanlık Tüzüğü”, “Tababet Uzmanlık Yönetmeliği”, “Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu”,
“Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun”, “Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği”, “Hususi Hastaneler Kanunu”, “Özel Hastaneler Tüzüğü”, “Tababeti Adliye Kanunu”, “Adli Tıp Kurumu Kanunu”, “Evlenme Muayenesi Hakkında Nizamname”, “Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü”, “Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun”, “Kozmetik Kanunu”, “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun”, “Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük”, “Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun”, “Türk Kodeksi hakkında Kanun”, “Hemşirelik Kanunu”, “Organ ve Doku Alınması, Nakli ve Saklanması Hakkında Kanun”, “Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanunu”, “Radyoloji Radyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun”, “Fizyoterapi ve Bunlara Benzer Müesseseler Hakkında Nizamname”, “Radyoloji Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname”, “ Şeriri Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsusu Bakteriyoloji ve Kimya laboratuarları Kanunu”, “Şeriri ve Gıdai Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsusu Bakteriyoloji ve Kimya laboratuarları Kanununa Müteferri Olarak Tanzim Olunan Yönetmelik”, “Kan ve Kan Ürünleri Kanunu”, “Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği”, “Ispençiari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu”, “Ispençiari ve Tıbbi Müstahzarlar Nizamnamesi”, “Beşeri Ispençiari ve Tıbbi Müstahzarların Tıbbi Tanıtım Yönetmeliği” gibi pek çok yasa, yönetmelik ve tüzük de hekimlerin çalışmaları ve çalışma hayatları ile ilgilidir.
Bunların dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, İş kanunu gibi pek çok yasanın bazı maddeleri de hekimlerin çalışma yaşamlarını ve yürütecekleri görevleri düzenleyen hükümler içermektedir.
Bir tıp fakültesi öğrencisi mezun olup, hekimlik hayatına atıldığında, kendisini 4 tip görev ve sorumluluğun içersinde bulacaktır. Bunlar:
1) Hekimlerin önleyici ve koruyucu hekimlik ile ilgili görev ve sorumlulukları,
2) Hekimlerin tanı koyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetleri ile ilgili görev ve sorumluluklar,
3) Hekimlerin adli hekimlik hizmetleri ile ilgili görev ve sorumlulukları,
4) Hekimlerin hizmetin niteliğinden kaynaklanan ve idari hekimlik ile ilgili görev ve sorumluluklar başlıkları altında toplanabilir.
Bu görev ve sorumlulukların yanı sıra hekimlerin, akademik hayatta karşılaştığı sorunlarda vardır. Bunları insanlar üzerinde gerçekleştirdiği bilimsel araştırmalar ve klonlama ana başlıklarında toplamak mümkündür. Bu bölüm de bu konulara da yer verilecektir.
Bu görev ve sorumluluk alanlarının iyi bilinmemesinden dolayı hekimler sıklıkla zor durumda kalmakta; görevlerini yerine getirmemeleri, görevin yerine getirilmesinde yaptıkları yanlışlar veya eksiklikler ya da haklı oldukları durumlarda haklılıklarını savunamamaları veya ispatlayamamaları sonucu idari ya da adli soruşturmalara uğrayıp ceza görebilmekte ve/veya yüklü tazminatlar ödeyebilmektedir.
Bu bölümde, hekimlere ait görev ve sorumluluklar anlatılacak, günlük yaşamda karşılaşabilecekleri yasal sorunlar karşısında sergileyebilecekleri tutumlara ilişkin önemli noktalara değinilecektir.
HEKİMLERİN ÖNLEYİCİ VE KORUYUCU HEKİMLİK HİZMETLERİNE YÖNELİK GÖREV VE SORUMLULUKLARI
Hekimlerin koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik sorumluluklarından bazıları; Umumi Hıfzı Sıhha Kanunu hükümlerine göre mezarlıkların yerinin belirlenmesi, defin işlemlerinin düzenlenmesi, ölülerin çıkarılması ve nakli ile ilgilidir.
ÖLÜLERİN DEFNİ
Mezarlıklardan başka yerlere ölü defni yasaktır (UHK 211. maddesi). Önceden belirlenen bazı sıhhi ve fenni özellikleri olan alanlar mezarlık olarak seçilir (UHK 214. maddesi).
Defin ruhsatı alınmadıkça ve ibraz olunmadıkça hiçbir cenaze gömülemez. Defin ruhsatında ölenin kimliği, adresi, ölüm sebebi ve gömülmesine izin verildiği açıkça belirtilir (UHK 215. maddesi).
Defin ruhsatı belediye hekimi olan yerlerde bu tabipler tarafından, belediye tabibinin bulunmadığı yerlerde hükümet tabiplerince (günümüzde sağlık ocağı hekimince)
ölünün muayene edilmesinden sonra verilir. Ölümüne sebep olan hastalık sırasında öleni tedavi eden hekimin verdiği ruhsatname, resmi tabipler tarafından tasdik edilmek şartıyla geçerlidir (UHK 216. maddesi).
Hükümet ya da belediye tabipleri gerektiğinde hastayı tedavi eden hekimden ölüm sebebinin saptanması için rapor isteyebilirler. Böyle bir istek yapıldığında o hastayı tedavi eden hekim (müdavi hekim) bu raporu vermek zorundadır (UHK 217. maddesi).
Hastane ve diğer resmi sağlık kurumlarında defin ruhsatı o kurum müdür veya baştabibi tarafından verilir ve usulüne uygun olarak resmi tabiplerce onaylanır (UHK 218. maddesi).
Defin ruhsatı, hekim bulunmayan yerlerde sağlık memurları ve bu iş için yetiştirilmiş memurlarca ölülerin muayeneleri sonrasında, bunların da bulunmadığı yerlerde, jandarma karakol komutanları ya da köy muhtarları tarafından verilir (UHK 219. maddesi).
Defin ruhsatı verenler bu iş için bir kayıt defteri tutarlar. Bu deftere ölenin ismi, adresi, ölüm tarihi, belli ise ölüme yol açan hastalık ve defin ruhsatını verenin adı yazılır. Bu bilgi her ay sonunda toplanarak öbür ayın 15'ine kadar en yakın hükümet tabipliği veya sağlık müdürlüğüne bildirilir. Sağlık kurumlarınca da yerel nüfus idarelerine ihbar olunur (UHK 220. maddesi).
Ölü muayenesinde kaza veya bulaşıcı hastalıktan şüphe edildiğinde, ilgili makamlara haber verilmeden defin ruhsatı düzenlenmez (UHK 221. maddesi).
Mezarlıklarda her mezara bir ölü defnedilir ve mezarlıkların bulunduğu arazinin yapısına göre belirlenecek bir zaman geçmeden, aynı yerde ikinci bir ölünün defnine müsaade edilemez ve bu süre beş seneden az olamaz (UHK 223. maddesi).
Ölülerin defni ile ilgili olarak yine Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirildiği Bölgelerde Hizmetin Yürütülmesi Hakkındaki Yönerge’ nin sağlık ocakları ile ilgili 2/ 7. maddesi’ nde, “Defin ruhsatının belediye hekimleri tarafından, belediye hekimi bulunmayan yerlerde sağlık ocağı hekimleri tarafından, ceset muayene edildikten sonra verileceği” bildirilmiştir.
TCK’ nun 196. maddesinde ise, “ölü gömülmesine ayrılan yerlerden başka yerlere ölü gömen veya gömdüren kişinin, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı” belirtilmektedir.
Defin ruhsatı (gömme izin belgesi) tanziminde dikkat edilecek önemli noktalar şunlardır:
1. Cesedin muayene edilme gerekliliği:
- · Ceset muayene edilmez ve gerçekten ölmemiş bir kişiye yanlış tanı sonucu (yalancı ölüm) defin ruhsatı verilirse; hekim, kasten veya olası kast ile öldürme ya da bunlara teşebbüs iddiaları ile;
- · Ceset muayene edilmez ve öldürülmüş ya da bir başka kişinin dikkat ve özen eksikliği sonucu ölmüş bir kişiye, normal ölüm gibi bir rapor düzenlenirse; hekim, suça iştirak veya suça yardım etme iddiaları ile;
- · Ceset muayene edilmez ve ölmemiş suçlu bir kişinin ölmüş gibi gösterilerek yargılanmaktan kaçırılmasına yönelik olarak rapor düzenlenirse; hekim, suça iştirak; suça yardım etme; sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi; suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme; suçluyu kayırma iddiaları ile yargılanabilecektir.
Tüm bu nedenlerle, ölü muayenesi sırasında hekim; ölüm olayının yeri ve şekli hakkında bilgi almalı; cesedi tam ve çıplak muayene etmeli; muayeneleri 1 saat içinde 5-10 dakikada bir tekrarlamalıdır.
2. Kişinin ölüp- ölmediğinin kesin olarak belirlenmesi gerekliliği:
- · Ölümün tanısı konusunda (Bölüm-5) ayrıntılı olarak anlatılan yöntemlerle, ölüm tanısının kesin olarak konulması gereklidir.
- · Bir önceki maddede belirtildiği üzere; gerçekten ölmemiş bir kişiye yanlış tanı sonucu öldüğü yolunda ölüm belgesi düzenlenmesi ve kişinin canlı olarak gömülmesi hekimi kasten veya olası kast ile öldürme ya da bunlara teşebbüs iddiaları ile karşı karşıya bırakacaktır.
3. Defin ruhsatında ölüme neden olan gerçek ve kesin ölüm sebebinin belirtilmesi gerekliliği:
- · Zorlamalı ölüm, şüpheli ölüm, doğal ölüm tanımlamaları, ölümün tipini; Cinayet, intihar, kaza tanımları, ölümün orijinini; Trafik kazası, yüksekten düşme, iş kazası, ev kazası tanımları, ölümün şeklini; Elektrik çarpması, ası, suda boğulma, ateşli silah yaralanması tanımlamaları ölümün sebebini; Akciğer kontüzyonu, beyin doku harabiyeti, ventriküler fibrilasyon, kalp rüptürü tanımları ölümün mekanizmasını ifade etmektedir.
- · Bir defin ruhsatı düzenleyebilmek için önce ölümün tipine karar verilmeli, ölüm doğal ölüm niteliğinde ise, ölüm sebebi veya ölüm mekanizması belirtilecek şekilde defin ruhsatı düzenlenmelidir.
- · Solunum ve dolaşım durması bir ölüm sebebi veya mekanizması olmayıp her ölümde görülen bir sonuçtur. Bu nedenle ölüm sebebi yerine ancak myokard enfarktüsü, akciğer embolisi, menenjit, septisemi gibi tanılar yazılmalıdır.
- · Fakat ölümden bir süre önce geçirilmiş ve ölüm sebebi üzerinde etkili olabilecek herhangi bir travma, ameliyat, zehirlenme, doğum gibi bir olay gerçekleşmiş ise, hekim otopsi işlemi yapılmadan defin ruhsatı düzenlememelidir.
4. Zorlamalı ve şüpheli ölümlerin ihbarı gerekliliği:
- · Hekim herhangi bir şekilde ölümün travma, zehirlenme, suda boğulma, elektrik çarpması, trafik kazası, ev kazası gibi bir dış etkiye bağlı olarak cinayet intihar veya kaza sonucu zorlamalı olarak meydana geldiğini öğrenmiş, ya da kişinin ölümünü açıklayabilecek verilere ulaşamıyor, ölümün zorlamalı olarak meydana geldiğinden şüphe duyuyorsa, defin ruhsatı düzenlememeli, “zorlamalı ve şüpheli ölümlerin ihbarı” konu başlığı anlattığımız prosedürü uygulamalıdır. Bu tür ölümlerde defin ruhsatı, direkt Cumhuriyet Savcılığı’ nca veya adli işlemlerin (ölü muayenesi ve otopsi) tamamlandığının Cumhuriyet Savcılığı’ nca ilgili tabibe bildirilmesinden sonra düzenlenebilecektir.
ÖLÜLERİN ÇIKARILMASI VE NAKLİ
Umumi Hıfz-ı-sıhha Kanunu (UHK)’ nda ölülerin nakline ilişkin şu hükümler yer almaktadır;
- · Cesetlerin tamamen çürümesi öncesinde, mezarların açılarak ölülerin çıkarılması için her durumda mahalli belediyelerin izni olması gereklidir. Bu durumda sağlık görevlilerinin görüşüne başvurulur. Adli otopsilerde bu şart aranmaz ancak mahalli belediyeye bilgi verilmelidir (UHK, madde 227).
- · Bir ölünün defninden önce veya sonra başka bir yere naklinde, öldüğü ya da defnedileceği yerin belediyesinden belge sağlaması; bu belgenin sağlanabilmesi için henüz defnedilmemiş ölüler için defin ruhsatının, defnedilmiş ölüler için defin defterindeki kaydın örneğinin, ölüm sebebini bildiren ve naklinde mahsur olmadığını belirten doktor onamını sunulması gerekir (UHK, madde 228).
- · Kolera, veba, çiçek, şarbon, cüzzam, ruam hastalıklarından ölenlerin nakilleri ve kolera, veba, çiçek, lekeli humma’ dan ölenlerin en az bir yıl geçmeden mezardan çıkartılarak nakilleri uygun değildir (UHK, madde 229).
- · Bir şehir veya kasabadan diğerine nakledilecek cesetler, belirlenmiş usullere uygun olarak tabutlanarak nakledilir, tabutsuz nakle müsaade edilmez (UHK, madde 230).
- · Gemi ve hava yolu ile nakillerde de 228. maddede tanımlanan şekilde işlemlerin tamamlanması sonrası tabutlanan cesetler Liman ve Hava İşletmelerine teslim edilerek hızlı bir şekilde nakledilir (UHK, madde 231).
- · Uzun sürecek veya sıcak havalarda yapılacak nakiller öncesi sağlık görevlileri tarafından cesede tahnit işlemi uygulanır (UHK, madde 232).
- · Deniz yolu ile nakiller öncesi, daha önce temin edilen belgeler, Hudutlar ve Sahiller Genel Müdürlüğü Tabipliği’ nce onaylanmadıkça, ceset gemilere yükletilmez (UHK, madde 233).
- · Yurtdışından gelen cesetlerin nakilleri için mahalli idareden alınmış ölü nakil belgesinin sunulması gerekir (UHK, madde 234).