İdarenin İş Yerini Zamanında Teslim Etmemesi Halinde İzlenmesi Gereken Yol

İdarenin işyerini zamanında teslim etmemesi halinde izlenmesi gereken yol nedir?

İdarenin İş Yerini Zamanında Teslim Etmemesi Halinde İzlenmesi Gereken Yol

İdarenin İş Yerini Zamanında Teslim Etmemesi Halinde İzlenmesi Gereken Yol

  • İdarenin işyerini sözleşmeye uygun şekilde teslim yükümlülüğünü zamanında yerine getirememesi
  • İnşaat için gerekli ruhsatların alınamaması
  • İmar planlarının yapılması ve ruhsat alınması işlemlerinin sadece idarenin iradesine bağlı olmayıp, geçici imkânsızlık halini oluşturduğu- Geçici imkânsızlık halinde sözleşmenin mutlak olarak batıl kabul edilmesi mümkün olmadığından imkânsızlığın giderilmesi için makul bir süre geçtikten sonra sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi gerektiği,
  • Makul sürenin olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiği- Dava açılmasından sonra bir kısım imalata devam edilerek bedelinin alındığı da gözetildiğinde yüklenicinin iyiniyetli olmadığının kabulü gerektiği hakkında.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17.6.2021 tarihli kararı

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm davacı vekilince duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat ...ile davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vd. Vekili Avukat ...'nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idare ile imzaladığı 05.01.2011 tarihli sözleşme ile iki adet 2500 tonluk betonarme prefabrike depo yapımı işini üstlendiğini, sözleşme konusu işin belirli bir aşamaya getirilmesine rağmen davalı idarenin 01.03.2011 tarihli yazıyla tek taraflı olarak işi durdurduğunu, işin teslim edilmesi gereken 29.07.2011 tarihi de geçmesi üzerine idareye, tek taraflı durdurma hakkının bulunmadığı, işin 20 gün içinde devamının sağlanması ya da zararlarının karşılanması ile kesin teminat mektubunun serbest bırakılarak sözleşmenin sulhen feshi yönünde ihtar çekildiğini, ancak davalı tarafından kabul görmediğini, bu nedenle açtıkları dava ile sözleşmenin geçersizliğinin tespiti, kesin teminat mektubunun iadesi ile tazminat talep etmiştir.

Davalı idare cevap dilekçesinde özetle; ihale konusu işin yapılacağı yerin imar planının bulunmadığını, yapı ruhsatının alınmadığını, bu eksikliklerin ikmali için çalışmaların devam ettiğini, bu işlemlerin devamı süresince davacı yükleniciye cezasız olarak süre uzatımı verileceği gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı idarenin yapı ruhsatı almadan ihaleye çıkmasının, davacı ile sözleşme akdetmesinin kamu düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle sözleşmenin geçersizliğinin tespitine, teminat mektubunun iadesine, ıslah da gözetilerek tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın, davalı ve yanında davaya feri müdahil olarak katılan idare elemanları tarafından temyiz edilmesi sonucunda Dairemizin 2017/1398 Esas – 2017/3096 Karar ve 21.09.2017 tarihli kararı ile; imar planlarının yapılması ve ruhsat alınması işlemlerinin sadece davalının iradesine bağlı olmayıp, geçici imkansızlık halini oluşturduğu, geçici imkansızlık halinde sözleşme mutlak olarak batıl olmadığından imkansızlığın giderilmesi için makul bir süre geçtikten sonra sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülerek menfi zarar ve tazminat talep edilmesi gerektiği, işin durdurulduğu 01.03.2011 tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar yaklaşık 9 ay süre geçmiş olup, geçici imkansızlığın giderilmesi sadece davalının iradesine bağlı bir işlem olmayıp dava dışı ilgili belediyenin yapacağı imar düzenlemesine bağlı olduğundan makul süre içerisinde olduğu, davacının dava açtıktan sonra da davalının talebi üzerine bir kısım işlere devam ederek bir kısım iş bedelini de tahsil ettiğinden davayı açmakta iyiniyetli olmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddedildiği anlaşılmıştır.

Karar, taraf vekillerince temyiz olunmuştur.

1-)Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-)Davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

6100 Sayılı HMK'nın 66 – 69. maddeleri arasında feri müdahale düzenlenmiştir. Söz konusu maddelere göre, üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer alabilir. Fer'i müdahil, tek başına hareket edemez, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder, yani lehine katıldığı tarafın yardımcısıdır. HMK'nın 69. maddesi gereğince feri müdahil hakkında hüküm kurulamaz. Hüküm, ancak davanın tarafları hakkında kurulabilir.

Söz konusu açıklamayı somut uyuşmazlığımız bakımından değerlendirdiğimizde; karar başlığında davalı olarak gösterilen ..., ..., ..., ... ve ... idare elemanları olup, davalı idare yanında davaya fer'i müdahil olarak katılmayı talep etmişler, mahkemece de bu talepleri kabul edilmiştir. Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 4. bendi incelendiğinde, feri müdahil ...'nın yaptığı 33,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, ayrıca yine hüküm fıkrasının 6. bendinde davacıdan tahsiline karar verilen avukatlık ücretine davalı idare yanında, fer'i müdahiller de dahil edilmiş ise de, az yukarıda açıklandığı üzere hüküm, sadece davanın tarafları hakkında kurulacağından, fer'i müdahiller hakkında hüküm kurulamayacağından mahkemece fer'i müdahillerin karar başlığında davalı olarak gösterilmesi doğru olmadığı gibi, lehlerine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi de doğru olmamıştır. Kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerekir ise de, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi tekrar yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 Sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 Sayılı HMUK'nun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının 2. bent dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulüyle karar başlığında idare elemanları için yazan “davalı” kelimesinin çıkartılarak yerine “feri müdahiller” kelimelerinin yazılmasına, ayrıca hüküm kısmın 4. bendinin karardan çıkartılmasına, 6. bendinde yer alan “Davalılar” kelimesinin çıkartılarak yerine “Davalı idare” kelimesinin yine aynı bentte yer alan “davalılara” kelimesinin çıkartılarak yerine “davalı idareye” kelimelerinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacı ve davalı yararına takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşılıklı olmak üzere bir diğerinden alınarak yek diğerine verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 17.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13