Hekimlerin Tanı Koyucu ve Tedavi Edici Hekimlik Hizmetleri ile İlgili Görev ve Sorumlulukları

Hekimlerin Tanı Koyucu ve Tedavi Edici Hekimlik Hizmetleri ile İlgili Görev ve Sorumlulukları

Aşağıdaki durumlarda ise hukuken rıza aranmayacak durumlar sıralanmıştır:

 Basit tıbbi müdahaleler (zımnen muvafakat =örtülü onam),

 Kişinin bilinçli olmadığı ve yakınlarına ulaşılamadığı acil girişimler (zımnen muvafakat =örtülü onam),

 Salgınlardaki aşılama kampanyaları gibi toplum sağlığı yararına uygulanan girişimler,

 İntihar amaçlı zehirlenme gibi kişinin hayatını kurtarmaya yönelik girişimler,

 Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanan kişilerin tedavilerinde (TCK’ nun 57/7. ve 191/2. maddeleri),

 Kolera, veba, lekeli humma, karahumma, çiçek, difteri, menenjit, çocuk felci, uyku hastalığı, dizanteri, loğusa humması, ruam, kızıl, şarbon, kızamık, cüzzam, malta humması, gıda zehirlenmesi, kuduz, trahom, zührevi hastalıklar, verem gibi hastalıkların tedavisinde (UHK’ nun ilgili maddeleri gereğince),

 Kişinin sağlığı için çok büyük bir zarar söz konusu ise (Ameliyattan aşırı derecede korkan, ancak ameliyat olmazsa kısa sürede ölümü kaçınılmaz olan bir hastaya uygulanacak ameliyatın önemli sayılamayacak derecedeki riskleri anlatılırsa hastanın ameliyattan kaçınma olasılığının doğacağı durumlar gibi),

 Ameliyatlar sırasında ortaya çıkan ve rıza sınırını aşan durumlarda.

Kişinin rızası olsa bile hekimlik pratiğinin yanlış uygulanmasına bağlı hallerde, hekim sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ nün 14. Maddesinde; “hastanın maneviyatı üzerine kötü etki yaparak hastalığın artması olasılığının olmadığı durumlarda tanıya göre alınması gerekli tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesinin gerekli olduğu, ancak hastalığın kötü yönleri, sonucu ve seyrinin saklanması uygun olacağı” belirtilmektedir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ nin 1964 tarihli, 6458 sayılı kararında ise; “hastanın tehlikelere göre kendisinin karar vermesi ve hekimin girişeceği eylemle ortaya çıkabilecek kötü sonuçları hastaya anlatması gerektiği” bildirilmiştir.

Tıbbi Yanlış Uygulama (Tıbbi Malpraktis) Kanun Taslağı’ da aydınlatma ve rıza ile ilgili olarak aşağıdaki hükümlere yer verilmektedir:

 Hekim, hastasının sağlığı ile ilgili her türlü tedavi ve girişimi, hastanın bilgilendirilmesi sonrası iznini alarak yapabilir.

 Bilgilendirerek izin alma, yazılı veya sözlü olabilir.

 Hastanın hayatını riske sokma olasılığı fazla olan tedavi yöntemleri ve girişimlerden önce alınacak izin, yazılı olmalıdır.

 Hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda veli veya vasisinin bilgilendirilerek yazılı izni alınır.

 Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişiler yönünden veli veya vasisinin bilgilendirerek yazılı izni alınır.

 Hasta hastalığı konusunda bilgilendirilmesini şahsen istemediğini yazılı olarak bildirirse, hekimin bilgi vermesi gerekmez.

 Acil durumlarda uygulanacak müdahale şekilleri hekimin mesleki yetki ve sınırları içerisindedir. Zaman geçirilmeden yasal temsilci bulunarak, gerekli bilgilendirme sonrası izin alınır. Bu süreçte yaşanan gelişmeler hasta dosyasına kayıt edilir. Yasal temsilcinin resmi belge ile yasal yetkileri olduğu kontrol edilir ve bu yetkinin onaylı örneği hasta dosyasında muhafaza edilir.

 Hekim, yasal temsilcinin izin vermemesinin kötü amaçlı olduğuna kanaat getiriyor ve bu durum hastanın yaşamını tehdit ediyorsa, durum öncelikle yetkili yargı mercilerine bildirilerek gerekli izin alınır. Bunun mümkün olmaması durumunda, hekim kendinden kariyer olarak kıdemli başka bir meslektaşının konsültasyonuna müracaat eder. Hekim, bu meslektaşı ile aynı görüşte ise tedaviye başlar, aynı görüşte değil ise üçüncü bir konsültan hekime müracaat eder ve görüşü olumlu ise tedaviye başlar. Bütün bu gelişmeler ilgililerin de imzaları alınmak sureti ile hasta dosyasına kayıt edilerek belgelendirilir.

 Hekimin, hastası ile ameliyatının kendisi tarafından yapılması hususunda anlaşmasından sonra, hekimin asistanına ameliyatı kendi gözetimi altında yaptırabilmesi için, hastanın bilgilendirerek yazılı izni alınır.

HEKİMİN ACİL MÜDAHALE ZORUNLULUĞU VE KAÇINMA BİÇİMİNDEKİ SUÇLARI

Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 2. maddesinde, “tabip ve diş tabibinin başta gelen görevinin, insan sağlığına, hayatına ve kişiliğine özen ve saygı göstermek olduğu” ; 3. maddesinde, “tabibin görevi ve uzmanlığı ne olursa olsun, gerekli bakımın sağlanamadığı acil olgularda, zorunlu bir sebep olmadıkça, ilkyardımda bulunması gerektiği, diş hekimlerinin de kendi alanlarında aynı sorumluluklarının bulunduğu” belirtilmektedir. 3. Maddede yer alan bu hüküm, Türk Tabipler Birliği’nin 10-11 Ekim 1988 tarihli ve 47. Genel Kurulunda kabul edilen, Hekimlik Meslek Etik Kurallarının 10. maddesinde de aynen vurgulanmıştır.

Henüz bir yasa hükmü olarak kabul edilmemiş olmakla birlikte, Tıbbi Yanlış Uygulama (Tıbbi Malpraktis) Kanun Taslağı’ nda, acil hasta, “zaman kaybetmeden sağlık hizmeti ihtiyacı olan kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu kanun taslağı çerçevesinde;

 Acil durumlarda sağlık çalışanlarının hastayı kabul etmeme yetkisi yoktur. Bu durumlarda sağlık çalışanı hasta ilişkisi, sağlık çalışanının hastayı görmesi ile başlar;

 Acil durumlarda hekim mesleki yetkisi çerçevesinde gerekli tedaviyi mevcut imkanlar nispetinde sağlar, sorumluluğu hastayı acil durum ile ilgili yetkili uzmana teslim etmek şartıyla son bulur;

 Acil durumlarda vasıta sağlanması, vakaya en uygun yeterli donanıma sahip sağlık merkezinin bilgilendirilmesi, nakil esnasında taşıma şeklinin tayini, refakat ve sorumluluğu alacak uzmanın bilgilendirilmesi dahil hiçbir husus hasta veya 3 üncü kişilere bırakılamaz;

 Acil durumlarda hekim tarafından hastaya yapılan tüm işlemler ve tedaviler ile ilgili kayıt tutulur;

 Acil durumlarda, önemli dikkatsizlikler ve ihmaller tıbbi yanlış uygulama olarak değerlendirilir;

 Hekim, hastane ortamında yetkili diğer bir hekimin hastayı devraldığından emin olmadan veya acil durum ortadan kalkmadan ve hastayı izlemeye almadan sorumluluktan kurtulamaz

hükümleri sıralanarak, acil durumlarda hekim tutumu belirlenmiştir.

Uluslararası hukuk normları çerçevesinde; hekimlik mesleğini gerek resmi bir kurumda, gerekse özel bir kurumda yürütmekte olan hekimler, hayatı tehlikede olan bir hasta veya yaralının tedavisinden kaçınamazlar.

Tüm bu hükümler çerçevesinde; hekimler acil durumdaki hastaya yardım etmekle yükümlüdürler. Hayatı tehlikede olan bir hasta veya yaralının tedavisi için davet edilen hekim, zamanında çağrıya uymak zorundadırlar. Ancak davetin hastanın yakınları ya da resmi görevliler tarafından yapılmış olması gerekir. Hasta ve yaralı ile ilgisi olmayan bir kişinin haber niteliğinde olmak üzere doktora bir hastanın ya da yaralının tehlikede olduğunu söylemesi çağrı sayılmaz. Hasta ve yaralının yeri uzaksa doktor uygun bir taşıt aracı ile götürülür. Ancak ilkyardıma muhtaç hastanın bulunduğu bölgeye yakın yerde resmi sıfatlı ve bu işlere bakmakla görevli bir tabip (sağlık ocağı tabibi v.d.), sağlık merkezi ya da hastane gibi sağlık kuruluşları varsa, veya daha yakında başka hekimler bulunuyorsa, davet halinde hekim isterse hastaya gidebileceği gibi, yakında bulunan bir hekimin çağrılmasını ya da bir hastaneye götürülmesini de önerebilir. Kamu kuruluşlarında ve tüzel kişiliği olan kurumlardaki hekim ve diğer sağlık mensupları hastayı kabul etmek zorundadır. Özel olarak çalışmasını yürüten bir hekim bir yerde yalnız çalışıyorsa hastayı kabul etmemezlik yapamaz.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.01.1991 tarihli E1, K1 sayılı kararı, acil durumlarda hekimin hastaya gitmek zorunda olduğunu, aksi halde sorumlu tutulacağını kabul etmektedir.

Hayatı tehlikede olan bir hasta ve yaralıya tıbbi yardım, hekimlerin mesleki ve insani görevleri olduğu kadar, kanuni zorunluluklarından ilkini oluşturur. Burada tehlikede olan kimselere ve yaralılara karşı gösterilmesi gereken ahlaki ve sosyal bir yardım görevinin ihmali suç haline getirilmiş olmaktadır. Bu suç tanımı yalnız hekimlerle ilgili olmayıp, tüm vatandaşlar için geçerlidir. Eğer hekim, yaralı, hasta ya da yaşlı olması nedeniyle kendini idare edemeyen birisine yardım etmezse TCK’ nun 98. maddesi kapsamında yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden ötürü bir yıla kadar hapis, ölüm meydana gelmişse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecektir. Ayrıca eğer hekim acil durumdaki bir hastaya yardım etmez ve hastanın ölümüne, hastalığının ağırlaşmasına veya hastalığının ağır durumunun sürmesine neden olursa “olası kast” veya “bilinçli taksir” kapsamında değerlendirilerek, “öldürme” veya “yaralama” fiillerinden de hakkında dava açılabilecektir. Hususi Hastaneler Kanunu’nun 43. ve 44. maddelerinde gerekli tedbirlerin alınmaması veya tedavinin başka hekime bırakılmadan yarıda kesilmesi dolayısıyla hastanın ölmesi halinde özen ve dikkat eksikliği nedeniyle ölüme neden olma fiilinin karşılığı cezanın uygulanacağı açıkça belirtilmektedir.

Bu nedenle her “acil” olarak bildirilen hasta, “acil” kabul edilip, muayene edilmeli; muayene sonucunda gerçekten acil olup, olmadığına karar verilmelidir.

Durumunun acil olduğuna karar verilen hastaya herhangi bir sağlık sigortasına tabi olup, olmadığı veya tedavi için gereken masrafı ödeyip, ödeyemeyeceği sorgulanmaksızın, acil tedavi girişiminde bulunulmalı, durumu stabil olunca, diğer konular düşünülerek, sağlık durumu elveriyorsa, ilgili sağlık kurumuna nakledilmelidir. Acil tedavi; hayatı tehlikede olan ve erken müdahale ile kurtulması mümkün olan hastalar ya da yaralılar için söz konusudur. Acil tedavide hekimin hem kısa sürede belli bir disiplin içinde pek çok şey yapması birçok bilgi ile dolu olması ve öncelikle hayatı kurtaracak şekilde hareket etmesi beklenmekte, hem de hukuki sorumluluklarından hiç ödün vermemesi ve hukuk kurallarını eksiksiz olarak yerine getirmesi istenmektedir. Fiilen hekimlik yapmayan ve uzun yıllar mesleğini bırakmış hekimlerin dahi çok acele durumlarda bir hastayı muayene etmeleri, tedavi etmeleri ve gereken ilkyardımı yapmaları şarttır.

İlk yardım ve acil tedavi hastanın bulunduğu yerde başlamak suretiyle muayenehanede ya da evde devam edebilir. Ancak çoğu kez hayatı tehlikede olan hastalar ya da yaralılar bir hastaneye sevk edilmelidir. Hayatı tehlikede olan bir hastanın hekim muayenehanesine getirilmesi halinde hekim, hemen ilk yardım ve acil tedaviye başlamakla yükümlüdür. Zorunluluk olmadıkça muayenehanelerde genel anestezi altında ameliyat yapılması doğru değildir. Ancak başka türlü korunması ve kurtarılması mümkün olmayan durumlarda, ihtisasları ile ilgili ve daha önceki deneylerine güvenen hekimler muayenehanelerinde her türlü müdahale ve tedaviyi yapabilirler. Zorunluluklar yasak olan şeyleri olanaklı kılar (BK 52. madde). Uzman olmayan hekimlerin muayenehanelerde tehlikeli müdahaleler ve tedaviler yapmaları hatalı ve haksız fiil olarak değerlendirilir. Tababeti Adliye Kanunu’nun 2. maddesi “Bir hastanede yaralının tedavisi gereken hallerde, en yakın sivil ve bulunmadığı taktirde askeri hastanelerin yaralıları kabulünü” mecbur kılmaktadır.

Hayatı tehlikede olan bir hasta ve yaralının hastaneye kabul edilmesi ve yatırılması gerekir. Acil bir vakanın hastanede boş yatak bulunmadığı ya da başka hastanelerde daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesi ile geri çevrilmesi doğru değildir. Acil vakaların hemen hastaneye kabulü ve tedavisinin zamanında yapılması gereklidir. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 57. maddesi acil vakalara gereken tedavi, ameliyat ve yardımın derhal yapılmasını gerektirir. Gelen hasta gönderilir. ve o kişi bu travma ya da olay sonucu ölürse yatırmayan hekim sorumludur. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 12. maddesi “…poliklinik saatleri dışında sadece ağır ve acil vakalar kabul edilir…”, “ağır, acil ve adli vakaların kuruma müracaat saatleri mutlaka yazılır” demektedir. Sağlık kurumları 200 yatak kapasitesine kadar olan yataklarının %3 ünü, 200 yatak kapasitesinin üstünde ise her 50 yatak için 1 yatağı sevkle gelecek acil hastalar için boş tutmak zorundadır. Sevkle gelen hastalarla bu yataklardan biri dolduğunda bile, konu 112 Acil Yardım Komuta Kontrol Merkezi’ ne bildirilmelidir.

Türk Tabipleri Birliği Kanunu’ nun 38. maddesine göre; Türk Tabipleri Birliği Haysiyet Divanı, kanunun yüklediği görevleri yerine getirmeyen hekimler hakkında, inzibati ceza (mesleki ve disiplin cezası) vermeye yetkilidir.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13