Maliye Hazinesinin 6831 Sayılı Yasa Gereği Orman Niteliğinde Olan ve Devletleşitirilen Taşınmazların Tapularının İptalini ve Hazine Adına Tescilini Talep Etmesi
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/20-13
K. 2003/25
T. 22.1.2003
• TAPU İPTALİ TESCİLİ DAVASI ( Maliye Hazinesinin 6831 Sayılı Yasa Gereği Orman Niteliğinde Olan ve Devletleşitirilen Taşınmazların Tapularının İptalini ve Hazine Adına Tescilini Talep Etmesi )
• ORMAN KADASTROSU ( Çekişmeli Taşınmazın Bulunduğu Yerde Tespit Tarihinden Önce Orman Kadastrosunun Yapılmamış Olması )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Bilirkişinin Elde Ettiği Bulgular İle Ulaştığı Sonucun Çelişik Olması )
• ORMAN ( Dava Konusu Taşınmazların 6831 Sayılı Yasaya Göre Orman Sayılmasının Zorunlu Olması )
• TAŞINMAZIN BİTKİ ÖRTÜSÜ ( Dosyaya İbraz Edilen ve Güncel Durumu Yansıtan Fotoğraflar ile Taşınmazın Üzerindeki Bitki Örtüsü ve Yüzölçümünün Yerel Mahkemece Dikkate Alınmasının Gerekmesi )
• DEVLETLEŞTİRME ( 4785 Sayılı Yasa Uyarınca Kamu Tüzel Kişilerine İlişkin Bütün Ormanların Devletleştirilmesi )
• KAMU TÜZEL KİŞİSİ ( 4785 Sayılı Yasa Uyarınca Kamu Tüzel Kişilerine İlişkin Bütün Ormanların Devletleştirilmesi )
• TAŞINMAZIN KORU NİTELİĞİ ( Tapu Kayıtlarında Çekişmeli Taşınmazların Cinsinin Koru Olduğunu Göstermesi )
• TAPU KAYDI ( Tapu Kayıtlarında Çekişmeli Taşınmazların Cinsinin Koru Olduğunu Göstermesi )
• İSTİSNA VE İADEYE TABİ YERLER ( 4785 Sayılı Yasada Devletleştirilmeden İstisna Tutulan Ormanların Ayrıca Belirtilmiş Olması )
• DAVA KONUSU TAŞINMAZ ( Bu Taşınmazın 4785 Sayılı Yasa Uyarınca İstisna ve İadeye Tabi Yerlerden Olmamasının Gözetilmesinin Gerekmesi )
ÖZET : Tapu Kayıtları çekişmeli taşınmazların cinsinin koru olduğunu göstermektedir. Esasen çekişmeli parsellerin KORU niteliğinde olduğu da çekişme konusu değildir. 22 Mayıs 1316 ( 1906 ) tarihinde tapu maliklerinin bayileri tarafından düzenlettirilen haritada çekişmeli parseller ve etrafı BÜYÜKKORU olarak gösterilmiştir. Sözü edilen haritanın taşınmazın niteliği yönünden tapu maliklerini bağlayacağından şüphe etmemek gerekir. Bununla Beraber bilirkişi raporları incelendiğinde ulaştıkları bulgularla vardıkları sonucun çeliştiği görülmektedir.Bu raporlara göre ilgili taşınmazların 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi kapsamında orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü zorunludur.
Dosyaya ibraz edilen ve güncel durumu yansıtan fotoğraflarda taşınmazların tam kapalılıkta meşe, akçaağaç, selvi, dişbudak ve çınar gibi çok yaşlı orman ağaçlarıyla kapalı olduğu görülmektedir. Çekişmeli parsellerin bitişiğindeki bir çok parselin de KORU cinsli tapu kaydından ifraz edilen tapuların revizyon görmesi sonucu tespitlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle taşınmazların bitki örtüsü, yüzölçümü ve komşu parseller göz önünde bulundurulduğunda, 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi kapsamında orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü zorunludur.
Ayrıca 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükmüne göre yasanın yürürlüğe girdiği tarihte var olan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare, kamu tüzel kişilerine ilişkin bütün ormanlar bu yasa uyarınca devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem veya bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer. Aynı yasanın 2. maddesinde devletleştirme dışı olan ormanlar sayılmış ise dava konusu taşınmazların 4785 Sayılı yasanın 2. maddesinde sayılan istisnalardan ve iadeye tabi yerlerden olduğu da düşünülemez.
Bu nedenlerle, 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi hükmüne göre orman sayılan ve halen de eylemli orman durumunu koruyan ve 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince devletleştirilmiş sayılan taşınmazların orman olduğunun kabulü ile davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.11.2000 gün ve 1996/59 E- 2000/1601 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25.06.2001 gün ve 2001/5412-5561 sayılı ilamı ile; ( ...Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.10.1993 gün ve 1992/13251-7915 sayılı bozma kararında özetle "çekişmeli taşınmazların 3116, 4785 ve 6831 Sayılı Yasalar karşısındaki hukuki durumunun ve önceki niteliğinin yeterli ve bilimsel veriler ışığında incelenmesi, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesinin E, F, G bentleri gereğince araştırma ve inceleme yapılması" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kapsamı orman olduğu iddia edilen tapunun iptali ve tescili niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişmeli Yakuplu Köyü 36829 m2 yüzölçümlü tapu kaydına göre koru nitelikli 16 ada 1 ve bunun bitişiğindeki sonradan aradan yol geçmekle ayrılan 19.649 m2 yüzölçümlü ve yine tapu kaydına göre koru niteliğindeki 17 ada 2 numaralı parseller hakkında Hazinenin orman iddiasıyla açtığı tapu iptal davasının reddine karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre çekişmeli parsellerin 2613 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca 31.10.1960 tarihinde özel kadastro sonucu düzenlenen tutanaklarında bu iki parselin öncesinin bir bütün olduğu, 4-5 sene evvel aradan yol geçmekle birbirinden ayrıldığı ve kadastro sırasında hazır olan tapu maliki Halil B. vekili Av. Emin Baltaoğlu tarafından ibraz edilen Nisan 1950 tarih ve 111 numaralı geldisi Şubat 1304 tarihli Trakatya Çiftliği Haramidere Korusuna ait 185.860 m2 yüzölçümlü tapu kaydı kapsamında kaldığından söz edilerek koru niteliği ile tespitleri yapılmıştır. Tutanağın edinme sütununda Nisan 1950 ve 111 numaralı ortaklığın giderilmesi davası sonucu oluşturulan tapuya geldi gösterilen Şubat 1304 tarih 1569, 1601-1633, 1665, 1697, 1661, 1632 ve 1729, 185.860 m2 yüzölçümlü KORU tapusunun komşu parsellerimde bir bölümünü içine aldığı belirtilmiştir. Çekişmeli parseller Yakuplu Köy muhtarlığı ile tapu mâliki Halil Birecikli mirasçıları arasında Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu edilmiş ve adı geçen mahkemenin şehir kadastro mahkemesi sıfatıyla verdiği 05.02.1986 gün ve 1969/439-68 sayılı kararı ile 16 ada 1 ve 17 ada 2 sayılı parsellerinin MERA olmayıp KORU olduğu ve Halil İbrahim B. adına kayıtlı, parsellerin tespitine esas alınan ve cinsi KORU olan Nisan 1950 tarih 111 numaralı tapu kaydının taşınmazlara uyduğu, bu tapu kaydından ifraz edilen Nisan 1950 tarihli ve 89 numaralı tapu kaydının dahi cinsinin korudan müfrez olduğu, çekişmeli parseller yönünü koru olarak okuduğu, 16 ada 1 numaralı parsellerin batısındaki 16 ada 4 numaralı parsele revizyon gören Şubat 1304 tarihli tapulardan gelen Nisan 1950 tarih 92 numaralı cinsi tapu kaydın korudan müfrez tarla olan tapu kaydının da sınırının koru olarak çekişmeli parselleri okuduğu yine sözü edilen dava dosyanın gerekçeli kararında dava konusu taşınmazların bulunduğu Trakatya Çiftliğinin sahipleri tarafından 22 Haziran 1316 tarihinde yaptırılan ölçekli haritada çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerin Haramideresi Büyükkorusu olarak gösterildiği açıklanarak taşınmazların Halil Birecikli mirasçıları adına tesciline karar verildiği ve Yakuplu Köyü tüzelkişiliğinin taşınmazların kadim mera olduğu iddiasıyla yaptığı temyiz itirazlarının Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 30.09.1986 gün ve 1986/2594-3649 sayılı kararı ile; "Uyuşmazlığın tarafların iddialarına göre çözümlendiğine, bu nedenle eldeki davanın Hazine veya Orman Yönetimine yöneltilmesinde yasal bir zorunluluk bulunmadığına, verilen kararın sadece taraflar arasında bir hüküm ifade edeceğine göre..." denilerek hükmün bu gerekçe ile onandığı ve karar düzeltme isteğinin de aynı dairenin 02.03.1987" tarihli kararı ile reddedilip hükmün kesinleşmesinden sonra temyize konu taşınmazların koru niteliği ile davalılar adına tescil edildiği, bundan sonra maliye Hazinesinin taşınmazların 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi hükmüne göre orman sayılan ve 4785 Sayılı yasa gereğince devletleştirilen yerlerden olması nedeniyle tapuların iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili isteği ile temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Orman Yüksek Mühendisi Numan D. ve arkadaşlarının 11.09.2000 tarihli raporu hükme dayanak yapılarak taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyadaki deliller yanlış değerlendirilip takdir edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazlara revizyon gören 1304 tarihli sicilden gelen tapu kaydının cinsi korudur ve yüzölçümü 185.860 m2'dir. Tapu kaydı daha sonra ortaklığın giderilmesi davasına konu edilmiş ve Nisan 1950 tarih ve 111 numaralı tapunun cinsi koru olarak tescil edildiği gibi, çekişmeli parsellerin doğusundaki 16 ada 2 sayılı parsele uygulanan Nisan 950 tarih ve 87 nolu tapu kaydının da cinsi koru ve miktarı 27.579 m2'dir. Yine doğudaki 16 ada 4 sayılı parsele uygulanan Nisan 950 ve 92 nolu tapu kaydının cinsi korudan müfrez tarla ve yüzölçümü 27.579 m2'dir. O tapu kayıtlar da Şubat 1304 tarih 1569-1601-1633-1697-1729 numaralı kayıttan ifrazen gelmektedir. Çekişmeli 17 ada 2 sayılı parsele güney tarafta komşu 3 ve 5 sayılı parsellere revizyon gören Haziran 949 tarih 73 nolu tapu kaydının mevkisi Haramidere korusu olup, çekişmeli parseller yönünü HARAMİDERE KORUSU olarak sınır okumaktadır. Daha önce yapılan keşifler sonucu bilirkişi Muhittin Ö. ve arkadaşları tarafından düzenlenen 07.02.1983 tarihli rapor ve eki haritada çekişmeli taşınmazların kuzey sınırını oluşturan ve 1956 yıllarında açıldığı bildirilen Londra Asfaltının kuzey bölümünde kalan 3 adadaki parsellerin dahi koru haritası ve tapusunun kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
2 ) Çekişmeli parseller hakkında 1960 yılında düzenlenen tutanaklara koru nitelikli 1304 tarihli sicilden gelen kayıtlar revizyon görmüş ve taşınmazların niteliği de koru olarak gösterilmiş, 1963/56 esasında açılan ve kişiler arasında görülen dava Yargıtay'ca bozulmasından sonra 1969/430 esas numarasını almış ve taşınmazların niteliği koru olarak tesciline dair verilen karar kesinleşerek taşınmazlar koru niteliği ile davalılar adına tescil edilmiştir. Mahkemece taşınmazların belirlenen bu niteliğinin davalıları bağlayacağı kuşkusuzdur. Esasen çekişmeli parsellerin KORU niteliğinde olduğu da çekişme konusu değildir.
3 ) 22 Mayıs 1316 ( 1906 ) tarihinde tapu maliklerinin bayileri tarafından düzenlettirilen haritada çekişmeli parseller ve etrafı BÜYÜKKORU olarak gösterilmiştir. Sözü edilen haritanın taşınmazın niteliği yönünden tapu maliklerini bağlayacağından şüphe etmemek gerekir.
4-Bilirkişi Numan D. ve arkadaşlarının düzenledikleri raporda taşınmazlar üzerinde çınar, erguvan, dişbudak, akçaağaç, kavak, meşe, ıhlamur cinsinden çok yaşlı ağaçlar olduğu, alt tabakada sarmaşık, yaban gülü, çiçek hatmi, bitkilerle örtülü bulunduğu açıklandıktan sonra taşınmazların 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesinin E, F ve G fıkralarına girdiği ve 4785 Sayılı Yasa uyarınca da devletleştirilmediği düşüncesiyle orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varmışlardır. Ne var ki; bilirkişilerin saptadığı bulgular ile vardıkları sonuç çelişmektedir.
5-Dosyaya ibraz edilen ve güncel durumu yansıtan fotoğraflarda taşınmazların tam kapalılıkta meşe, akçaağaç, selvi, dişbudak ve çınar gibi çok yaşlı orman ağaçlarıyla kapalı olduğu görülmektedir. Çekişmeli parsellerin bitişiğindeki bir çok parselin de KORU cinsli tapu kaydından ifraz edilen tapuların revizyon görmesi sonucu tespitlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle taşınmazların bitki örtüsü, yüzölçümü ve komşu parseller göz önünde bulundurulduğunda, 6831 Sayılı yasanın 1/E, F ve G [ ( taşınmazlar üzerindeki orman ağaçlarının tüm ormanlarda tabi olarak yetişen ağaçlardan olması nedeniyle 6831 Sayılı Yasanın 1/E, öncesi orman olduğundan ve tarım arazisi olarak kullanılmadığından 1/F, daha önce bir bütün olan ve birbirinden ayrılan taşınmaların yüzölçümlerinin üç hektardan büyük olması nedeniyle 1/G )] bentleri kapsamına girmeyip 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi kapsamında orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü zorunludur.
6-13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükmüne göre yasanın yürürlüğe girdiği tarihte var olan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare, kamu tüzel kişilerine ilişkin bütün ormanlar bu yasa uyarınca devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem veya bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer. Aynı yasanın 2. maddesinde devletleştirme dışı olan ormanlar sayılmış ise de Mustafa Raşitpaşa oğlu Mazhar Paşa adına tapuların oluştuğu 1304 ( 1890 ) tarihinden beri KORU niteliğindeki ve öncesinin tapu kayıtlarında da cinsi büyük koru olan 185.860 m2'lik koru tapusundan ifraz edilen dava konusu taşınmazların 4785 Sayılı yasanın 2. maddesinde sayılan istisnalardan ve iadeye tabi yerlerden olduğu da düşünülemez.
Bu nedenlerle, 6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi hükmüne göre orman sayılan ve halen de eylemli orman durumunu koruyan ve 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince devletleştirilmiş sayılan taşınmazların orman olduğunun kabulü ile davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken. mahkemece delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.01.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Özel daire tarafından mahkemenin ilk kararı taşınmazların 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumlarının saptanması gereğine değinilerek eksik araştırma ve inceleme nedeniyle bozulmuştur.
Taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılmadığı, taşınmazların 4785 sayılı Kanunla devletleştirilen yerlerden olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
09.07.1945 gün ve 4785 sayılı Kanun 13.07.1945 tarihinde resmi gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunla 3116 sayılı Orman Kanunu'na bazı maddeler eklenmiş ve orman tanımına ilişkin 1. maddesi değiştirilmiştir.
Kanun'un 1. maddesi ( Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte VAROLAN gerçek veya tüzel, özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanlar bu Kanun gereğince devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer ) şeklindedir.
Kanunda belirtilen istisnalar dışında özel ormanlar devletleştirilmiştir.
Kanun'un 12. maddesiyle 3116 sayılı Orman Kanunu'nun 1/1. maddesi değiştirilmiş, ormanın tanımı yeniden yapılmıştır. Ormanın tanımına ilişkin 3116 sayılı Kanun'un 1/1. maddesinin ilk hükmü ile 4785 sayılı Kanunla değiştirilen 1/1. maddesi hükümleri arasında esasta hiçbir farklılık olmadığı görülmektedir.
Her iki madde de orman ve ( Bu Kanun'un uygulamasında kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaçcıkların toplu halleri YERLERİYLE beraber orman sayılır ) şeklinde tanımlanmıştır.
Kanun koyucu hüküm değişikliğine gitmediği halde devletleştirilmeye ilişkin Kanunda yeniden orman tanımlaması yapmaya neden gerek görmüştür? Bu soruya cevap verebilmek için 4785 sayılı Kanun'un 1 ve 12. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi zorunludur.
Kanunlar kural olarak ileriye doğru sonuç doğurur. Kanun koyucu tarafından yeniden ormanın tanımı yapılmasaydı 3116 sayılı Orman Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 01.06.1937 tarihine göre taşınmazların niteliği dikkate alınarak devletleştirme yapılması gerekecek ve kanun geriye doğru sonuç doğuracaktı. Kanun koyucu bu nedenle ormanın tanımını yeniden yapmış ve kanunun geriye doğru uygulanmasını önlemiştir.
Açıklanan nedenlerle 4785 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 13.07.1945 tarihinde VAROLAN ormanlar devletleştirilmiştir. Kanun koyucu eylemli duruma değer vermiş orman hasılatı veren ağaç ve ağaç topluluklarını YERLERİYLE birlikte devletleştirmiştir. Bunun anlamı öncesi orman olsa bile Kanun'un yürürlük tarihinde orman olmayan ve tarım arazisi olarak kullanılan taşınmazlar devletleştirilmemiştir. Bir başka anlatımla taşınmazın öncesinin orman toprağı olması o yerin devletleştirilmesini gerektirmez. Tarım arazisi olarak kullanılan taşınmazlar devletleştirmeye tabi değildir. Anılan Kanun'un 4. maddesi "...yazı ile sahipleri istedikleri takdirde devletleştirilen ormanlardaki yapı ve tesislerini Orman İdaresi satın almak zorundadır." hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm açıkça devletleştirilen ormanlarda bulunan yapı ve tesislerin de devletleştirmeye konu olmadığını göstermektedir.
Somut olayda 11.09.2000 tarihli üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporun A ) DOSYA ÜZERİNDE İNCELEME bölümünün 2 nolu bendinde "Dosya içerisinde bulunan 1/35000 ölçekli, 1940-1993 uçuşlu hava fotoğrafı üzerinde yaptığımız teknik incelemede taşınmazların bulunduğu yerde yapraklı ağaç türlerinin olduğu, orta yerinde açıklık ziraat sahasının bulunduğu, etrafının yerleşim alanı ve binalardan oluştuğunu tespit ettik." denildiği, aynı raporun ARAZİ ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELER bölümünün 5 nolu bendinde "...1 nolu parselde 1,5 hektar civarında açıklık ziraat arazisi olarak kullanılan yerin bulunduğu..." 9. bendinde ise taşınmazların güney-doğu tarafında ve bitişiğinde sahipleri tarafından ekilmiş 15-20 yaşlarında yapraklı ağaçların bulunduğu tespit..." edildiği vurgulanarak raporun NETİCE ve KANAAT bölümünün 1 nolu bendinde "...16 ada 1 nolu parsel taşınmazın yüzölçümü 3 hektar 6892 metrekare olup, içerisinde 1,5 hektar açıklık ziraat arazisi..." tespit olunduğu açıklanarak taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu 1940-1993 varış tarihli hava fotoğraflarına ve eylemli duruma göre değerlendirme yaptıklarını açıklamışlardır. Yerel Mahkemeler ve Yargıtay bilirkişi raporları ile bağlı değil iseler de aksine dosyada bilgi ve bulgu olmadıkça bu raporları yokta sayamazlar. Bilirkişi raporları yeterli kabul edilmediği takdirde yapılacak iş yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasıdır. Çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde mahkemece bilirkişinin oy ve düşüncesinin alınması gerekir ( H.U.M.K. 275/1 ). Yargıtay uzmanlık gereken bir işte bilirkişi yerine geçerek karar veremez.
Çekişmeli parsellerin davalı tarafın dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığı Yargıtay'dan geçerek kesinleşen yargı kararıyla sabittir. Davacı Hazine, davada taraf değil ise de kesinleşen karar güçlü delil niteliğindedir. Esasen tapu kaydının taşınmazları kapsadığı konusunda yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlıkta bulunmamaktadır.
Davalı tarafın tutunduğu tapu kaydının 1950 yılında ifrazen oluştuğu ve Şubat 1304 tarihli sicilden intikal ettiği anlaşılmaktadır. Tapu kaydının cinsi "Koru" dur. Tapu kaydının oluşturulduğu 1304 tarihinde taşınmazın koru olduğu açıktır. Ancak, kanun tapu kayıtlarının cinsine göre değil 13.07.1945 tarihinde orman varlığının mevcut olmasına göre devletleştirilmeyi öngörmüştür.
Bilirkişi kurulu tarafından taşınmazların içinde 1,5 hektar büyüklüğünde tarım arazisi olarak kullanılan açıklık ve binalar bulunduğu, güneydeki bazı ağaçların sonradan dikildiği ve yaşlarının 20 olduğu belirtilmiş ise de; 13.07.1945 tarihi itibariyle değerlendirme yapılmadığı gibi, bu bölümlerin yüzölçümleri de hesaplanmamış ve krokide işaret ettirilmemiş binaların yaşları da tespit olunmamıştır. Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporun bu nedenlerle hükme dayanak yapılması doğru değildir.
Hal böyle olunca; taşınmazların bulunduğu bölgeye ilişkin memleket haritası, amenajman planları, hava fotoğrafları, bölgede toprak tevzii çalışmaları yapılmış ise belirtmelik ve krokileri getirtilerek İ. Ü. Orman Fakültesinden seçilecek üç bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak 13.07.1945 tarihinde taşınmazın orman olan bölümleriyle varsa orman olmayan ve tarım arazisi olarak kullanılan bölümlerinin saptanması, devletleştirme tarihinde taşınmazlar üzerinde bina bulunup bulunmadığının ve binaların yaşlarının maddi deliller ile inşaat mühendisi bilirkişiler aracılığıyla belirlenmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Yerel mahkeme kararının bu nedenlerle araştırmaya yönelik olarak bozulması gerekirken davanın kabulü yönünde kesin olarak bozulması dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Bu itibarla çoğunluk bozmasındaki düşüncelere katılmıyorum. 27.01.2003