İdari Yargı Kararlarının Gerekçelerinin Bağlayıcılığı*

İdari Yargı Kararlarının Gerekçelerinin Bağlayıcılığı*

AYİM bir kararında “…Bilindiği üzere; iptal kararlarının en önemli niteliği geriye yürümesi ve bu niteliği itibariyle iptal edilen işlemin hiç tesis edilmemiş gibi iptalden önceki duruma getirilmesi gereklidir. Ancak iptal kararlarının objektif geriye yürüyücü ve ortadan kaldırıcı nitelikleri nedeniyle bu kararların infazı, kararların gerekçesi ile iptal edilen işlemin mahiyetine göre olayının özelliğine istinaden farklılıklar arzedeceği de kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle, idarenin iptal kararını infaz ederken olayın özelliğine uygun olarak iptalle ortaya çıkan durumu da dikkate alması gerekecektir….” demek suretiyle kararların uygulanması sırasında gerekçesinin de dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.

Belirli bir taleple idareye yapılan başvuruların cevap verilmemek suretiyle ya da gerekçe gösterilmeksizin reddi işlemlerine karşı açılan davalarda verilen iptal kararlarının, genellikle başvurusu hakkında inceleme ve araştırma yapılarak ulaşılacak sonuca göre bir işlem tesis edilmesi gerektiği gerekçesine dayandığı görülmektedir. Söz konusu gerekçe doğrultusunda yapılacak inceleme sonucu ise davacının başvurusu kabul ya da reddedilebilecektir. Oysa, gerekçenin gözetilmeksizin hüküm fıkrasının dikkate alınması, davacının başvurusunun kabul edilerek idarece bu doğrultuda işlem tesis edilmesi gerektiği yanılgısına yol açabilecektir .

Örneğin; geçici inşaat ruhsatı istemiyle yapılan başvurunun gerekçe gösterilmeksizin reddine dair belediye işleminin, İmar Kanunu doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak işlem tesis edilmesi gerektiğinden bahisle iptali yolunda verilen kararın uygulanmasının, kararda belirtilen inceleme ve araştırmaların sonuçlarının alınmasına bağlı olduğu ve davalı belediyece anılan karar doğrultusunda kıyı ve kıyı kenarı tespiti için Bayındırlık ve İskan Bakanlığına başvurulduğu fakat cevap alınamadığının anlaşıldığı, dolayısıyla davalı idareye düşen yükümlülüğün yerine getirildiği belirtilerek Danıştay kararının uygulanmaması yolunda bir eylemden söz etmenin olanaksız olduğuna karar verilmiştir . Kamu görevlilerinin naklen atanmalarına ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda verilen yargı kararlarının uygulanması sırasında karar gerekçelerinin bilinçsizce gözetilmemesi ya da bilinçli olarak gözardı edilmesi, birbiriyle bağlantılı birçok işlem yönünden karmaşaya ve buna bağlı dayalı yeni davalara yol açmaktadır .

ULUER’e göre ; idari yargıda bir işlemin sakatlığının saptanması, idare için dolaylı bir biçimde kesin hükümdür. Bu kesin hükümden idareyi bağlayıcı sonuçlar doğar. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237 inci maddesinin birinci cümlesi; “ Kaziyei muhakeme ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir” demektedir. Kesin hüküm yargıcın inceleyip yargıya vardığı konu içindir. Kesin hükmün varlığı için zorunlu olarak bir uyuşmazlığın bütünü hakkında yargıya varılmış olması gerekmez. İdari yargıda, başka bir sorunu çözmek amacı ile de olsa bir işlemin hukuka uygun olup olmadığı incelenmiş ise, bunun yargı işleminde belirtilmesi idareyi bağlar. İdare açısından gerekçenin önemi, Özel hukuktakinden farklı görünüştedir. Özel hukukta taraflar yalnız hüküm fıkrası ile bağlıdırlar. Gerekçe yargı yerinin hangi nedenlerle bu sonuca vardığını gösterir. Oysa, idari yargı idarenin denetimi görevi gördüğünden, idarenin bağlılığı basit bir “hüküm fıkrasına bağlılık” olamaz. İdare kendine karşı verilmiş kararlarda “kararın genel anlamı” ile bağlıdır. Yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilmesinde ve hukuka aykırılığın izlerini silmede bu anlayışla davranmak zorundadır .

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13