2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu Çerçevesinde Acele Kamulaştırma
Mülkiyet hakkının bir temel hak ve hürriyet olması ve kamulaştırmanın da bu hak ve hürriyete getirilen bir sınırlama niteliği taşıması nedeniyle kamulaştırma müessesesi hukuk sistemimizde anayasal bir düzenleme olarak yer almaktadır. Anayasanın 46. maddesine göre;
Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Anayasanın 46. maddenin lafzının yanı sıra; kamulaştırma işleminin temel öğesinin “kamu yararı” olduğu hususu doktrinde ve yargı kararlarında da sıklıkla vurgulanmaktadır.
Kamulaştırma, kamu yararı kamulaştırmayı zorunlu kılıyorsa başvurulabilecek, istisnai bir yoldur .
Bu çerçevede, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde Acele Kamulaştırma şartları açık bir şekilde sayılmıştır. Maddeye göre:
3634 Sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uygulamasında yurt savunmasının söz konusu olması, Aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar verilen bir halin bulunması, Özel kanunlarla öngörülen durumların mevcudiyeti,
Şartlarının varlığı halinde acele kamulaştırma kararı verilebilmektedir. Anılan maddeden de anlaşılacağı üzere acele kamulaştırma olağanüstü bir kamulaştırma yoludur ve istisnai durumlarda uygulanacak bir yöntemdir.
Acele Kamulaştırma işlemleri, 28 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6545 Sayılı Kanun değişikliği ile eklenen 2577 Sayılı Kanunun 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tabi kılınmıştır.
Acele Kamulaştırma Usulü
Kanunda sıralandığı şekilde acele kamulaştırma kararının alınmasını müteakip, ilgili idarenin taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurması ile birlikte mahkemece “kıymet takdiri dışındaki” işlemler sonradan tamamlanmak üzere, 7 gün içerisinde bilirkişi marifetiyle kamulaştırmaya konu taşınmazın değeri tespiti yapılacaktır. Bu süreçte mal sahibi çağırılmamakta ve mal sahibine hiçbir suretle tebligat yapılmamaktadır.
Bilirkişi marifetiyle yapılan tespit sonucu bildirilen taşınmaz bedeli, mal sahibi adına, ileride idare tarafından açılacak bedel tespiti ve taşınmazın idare adına tescili davasında yapılacak tebligatta bildirilecek bankaya yatırılmakla, mahkemece idarenin taşınmaza el koymasına karar verilecektir.
Acele kamulaştıma davalarında mahkeme tescile karar vermez. Mahkemece verilen bir tescil kararı olmadığı için de taşınmazın tahliyesine gerek yoktur. Taşınmaz bedelinin idarenin açacağı asıl davada gösterilecek bankaya yatırılması ile el koyma kararı alındıktan sonra taşınmazın tahliyesi istenebilecektir. Bilirkişi marifetiyle yapılan değer tespiti ve mahkemenin vermiş olduğu taşınmaza el koyma kararı temyizi kabil kararlardan değildir.
Mahkemenin acele el konulması kararından sonra mal sahibi iki şekilde davranabilir:
1. Mal sahibi, el konulma kararının kendisine tebliğinden sonra tapuya giderek taşınmazın ferağını verir ve bankada adına yatırılan taşınmazın değer bedelini alabilir. Bu şekilde kamulaştırma işlemi kesinleşmiş olur.
2. Tebliğ ile kamulaştırma kararını öğrenen mal sahibi taşınmaz bedelini az bulur ve ferağ vermeye yanaşmaz ise idare bedel tespiti ve taşınmazın idare adına tescili davasını açmak zorundadır.
Açılacak olan bu asıl davada değerlendirme tarihi idarenin belgeleri mahkemeye verdiği tarih olup; acele el kamulaştırma için açılan davadaki tarih değer tespitinde esas kabul edilmeyecektir. Bu durumda önceki bilirkişi delil tespiti geçerli olmayacak ve taşınmazın bedel takdiri için tekrar bilirkişi incelemesine başvurulacaktır. Yeni yapılan değer tespiti bir önceki tespite göre daha fazla ise aradaki eksiklik idarece ikmal edilmelidir. Yeni tespit önceki tespitten daha düşük ise aradaki fazla bedel idarenin hesabına yatırılmalıdır.
İdare bedel tespiti ve taşınmazın idare adına tescili davası açmaz ise mal sahibi ilk etapta kamulaştırmasız el koyma nedeniyle el atmanın önlenmesi davası açamayacaktır. Bunun nedeni ise mahkeme kararının mevcudiyetidir. Bu süreçte idare de malı kullanmaya devam edemez.
İdarenin bedel tespiti ve tescil davasını ne zaman açacağı hususunda kanunda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, baskın olan görüşe göre 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinde belirtilen 6 aylık süre içerisinde idarenin bu davayı açması gerekmektedir.
Bu süre geçirildiği takdirde idarenin durumu kamulaştırmasız el koyan idare durumuna dönüşür ve mal sahibi kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsili davasını açma hakkını kazanır.
Acele Kamulaştırma Kararı'nın İptali Mümkün müdür ?
Anayasanın 125. maddesine göre; “ İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” . Acele kamulaştırmalarda da idareye acele kamulaştırma yetkisi veren işleme karşı iptal davası açılmak suretiyle, işlemin idari yargı mercilerince hukuka uygunluk denetimine tabi tutulması mümkün ve gereklidir.
Yapılacak değerlendirmede işlemin yetki, şekil, sebep ve konu unsurları yönünden denetim yapılabilecek, işlemin amaç unsuru yönünden ise kamulaştırmanın istisnai bir yol olduğuna işaret eden yukarıda yer verdiğimiz Anayasa’nın 46. maddesi evleviyetle değerlendirilecek iken, ek olarak, Anayasamızın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 nolu protokolü ışığında kamu yararının varlığı hususunun idarece somut delillerle ortaya konulması zarureti söz konusu olacaktır.
Nitekim Danıştay 6. Dairesi 30/05/2013 tarih ve 2012/6974 Esas sayılı kararında;
“ Bakanlar kurulu kararınca taşınmazı kapsayan alan, yenileme alanı olarak belirlenmiş ve acele kamulaştırma kararı verilmiştir. Davacı mal sahibi tarafından Bakanlar Kurulu’nun bu kararına karşı açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan incelemede, kamulaştırmanın yargısal incelemesinde ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde, Anayasamızın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 nolu protokolü ışığında kamu yararının varlığı, kanuni düzenleme gereği ve orantılılık noktasında adil dengenin sağlanıp sağlanamadığı değerlendirilmiş ve Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma kararının yenileme dolayısıyla acele kamulaştırma kararında tek başına kamu yararı bulunmadığından bahisle mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararının onaylandığı görülmüştür. Danıştay 6. Dairesi’nin 2012/6974 Esas sayılı kararında: “…Bu anlamda, taşınmazların acele kamulaştırılmasını gerektirecek acelelik halinin bulunmaması karşısında, dava konusu taşınmazların acele kamulaştırılması yolunda tesis edilen Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların bulunması nedeniyle yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne, bu kararın tebliğini izleyen 7 ( yedi ) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na itiraz edilebileceğinin duyurulmasına, 30.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. “ denilmekle, acele kamulaştırma yoluna kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde başvurulabileceği aksi halde işlemin hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği vurgulanmış ve aksi yöndeki işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
İdarenin “acele kamulaştırma” yoluna daha sık başvurma eğilimi karşısında, yargı mercilerinin kamu yararı ile temel hakların korunması arasındaki dengeyi doğru kurması hayati önem teşkil edecektir.
Avukat Tuğçe KÖROĞLU
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
“2942 SAYILI KAMULAŞTIRMA KANUNU ÇERÇEVESİNDE ACELE KAMULAŞTIRMA ” başlıklı makalenin tüm hakları yazarları Avukat Tuğçe KÖROĞLU’na aittir ve makale, yazarı tarafından Özderin Avukatlık Bürosu (http://www.metinozderin.av.tr ) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.