Tapu Sicillerinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu

Tapu Sicillerinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu

Bu sorumluluk asli ve objektif sorumluluk olduğundan zarara uğrayan doğrudan Devletten zararın ödetilmesini isteyebilir.

Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin aynî hakları saptaması, herkese açık ve tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Gerçekten, sicile duyulan güven ve sicilin yalnız Hazinece tutulmuş olması, orada yazılanın hak, yazılmayanın da hak olmayacağının maddi hukukça benimsenmesi, bu yükümlülüğün kaynağını teşkil etmektedir.

Ayrıca Devlet tapu sicilinin çok muntazam tutulması ve gayrimenkullerin durumunu tespit ve tescil bakımından ıslahı ve açık bir hale konulması meselesine büyük bir ehemmiyet vermiş ve bu sicillerin Devlet memurlarınca tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan dolayı vatandaşlara karşı fer’i değil, aynen İsviçre’ de olduğu gibi aslî bir mesuliyet yüklenmiştir.

Özetle; sorumluluğun amacı, sicilin tutulmasının devletin gözetim ve denetimi altında olması, sicilin açıklığı ve güvenirliği ilkesinin varlığıdır.

Öte yandan Devlet’in sorumluluğu memurlar için de bir teminat niteliğindedir. Tapu sicili ancak görevli memurun hukuka aykırı bir davranışı sonucu yolsuz tutulduğuna göre, Devlet bir bakıma bunların fiillerinden dolayı da sorumlu kılınmış olmaktadır. Şu halde sorumluluğun düzenlenmesindeki bir diğer amaç da memur güvenliğinin sağlanmasıdır.

3- İSVİÇRE MEDENİ KANUNDAKİ DÜZENLEMEİLE KARŞILAŞTIRMA

Mülga917. Madde, İsviçre Medenî Kanunu’nun 955. maddesinden alınmıştır. İ.M.K.’nun955. Maddesinin iki fıkrası alınmış, Devlet’in memurlardan ileride sebep olabilecekleri zararlar için teminat isteyebileceğini öngören üçüncü fıkra hükmü ise bize alınmamıştır. Alınmayan hükümde aynen, “Onlar(Kantonlar) memur ve müstahdemlerden teminat isteyebilirler.” şeklindedir.

MK 917/II ye göre de zararı ödeyen Hazine, zararın doğmasında kusuru bulunan memurlara Kanun’un deyimiyle «aledderecat rücu etmek hakkını» haiz olur. ÎMK 955/II de ise, Kantonların «kusurlu görülen tapu muhafızlığı memurlarına, müstahdemlerine ve doğrudan doğruya denetim yapan makama» rücu edebileceği hükme bağlanmıştır. Görüldüğü gibi bu iki fıkranın kaleme alınış biçimi birbirinden oldukça farklıdır. Ancak bu farklılığın pratik bir değeri yoktur. Şöyle ki, bir defa MK 917 de Devlet’in sorumluluğunu paylaşacak olanlar arasında müstahdemlerin sayılmamış olması iki Devlet’in idarî mevzuatındaki farklılıktan ileri gelmektedir. Nitekim, İsviçre’de tapu sicilinin, idare ile yaptıkları özel hizmet sözleşmelerine göre müstahdem statüsünde çalışan görevliler tarafından tutulması mümkündür. Oysa sicil tutma söz konusu hizmetin gerektirdiği aslî ve sürekli bir görev olduğundan bu görev bizim mevzuatımıza göre ancak memur niteliğini taşıyan görevliler tarafından yürütülebilmektedir.

İMK 955/III de, Devlet’in memurlarından teminat isteyebileceğine ilişkin hükmün Medenî Kanun’da yer almadığını daha önce belirtmiş idi. Türk kanun koyucusunun bu konuyu bir özel hukuk kolu olan Medenî Kanun’da düzenlemekten kaçınması aslında tutarlı bir nedene dayanır. Devlet’in memurlarından teminat istemesi

Devlet tarafından yürütülen memur politikasının kapsamına girer. Bunun için de böyle bir düzenlemenin, gereği halinde, tapu örgütünün kuruluş ve görevleriyle ilgili kamu hukuku karakterli bir kanunda yapılması daha uygun olacaktır.

4-SORUMLULUĞUN HUKUKÎ NİTELİĞİ

A) ASLÎ SORUMLULUK

Devletin,M.K. 1007. maddesine istinaden tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu aslîdir. Tapu sicilinin yolsuz tutulmasında, zarar tapu memurunun veya denetim makamının kusuru sonucu meydana gelmiş olsa dahi, bundan yine birinci derecede Devlet sorumludur. Bu nedenle de tapu sicilinin tutulmasından zarar gören kimse, ilk önce zarara sebebiyet veren memur aleyhine dâva açmak zorunda kalmaksızın, zararın tazminini doğrudan doğruya Devlet’ten talep edebilecektir. Böyle bir düzenlemenin, sorumluluğun amacına uygun olarak tapu siciline duyulan güveni artırdığına şüphe yoktur. Bundan başka Devlet memurlarının görevlerini yerine getirirken her şeyden önce Devlet’in çıkarlarını gözetmek zorunda oldukları düşünülürse, bu görevlerinden dolayı birinci derecede onların sorumlu tutulmaları hakkaniyet ilkelerine de aykırı düşer. Bu bakımdan Devlet’in buradaki aslî sorumluluğu memurların güvenliğinin de bir şartıdır.

B) OBJEKTİF SORUMLULUK

Devlet’in tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu, kusur da şart koşulmadığından, tamamen objektif nitelikte bir sorumluluktur. Gerçi kusurun varlığı için gerçek kişilerde aranan, hukuk düzeninin kendisinden beklediği ortalama bir tutumdan ayrılması ve temyiz kudretine sahip bulunması gibi şartlar tüzel kişilerde aranamayacağından, Devlet’in kusurundan zaten bahsolunamaz. Ama MK 1007 de tapu sicilini tutan memurların kusurlu olmaları şartı da aranmamaktadır. MK 1007’ye göre davacı zararını tazmin ettirmek için bu zararın tapu örgütüne ait herhangi bir memurun kusurundan ileri geldiğini ispat etmek zorunda olmadığı gibi, Devlet de memurunun kusursuzluğunu ispat etmek suretiyle tazminat ödemek yükümünden kurtulamaz. Memurların kusuru ancak Devlet’in onlara rücu edip edemeyeceğinin tespiti bakımından önem taşır. Yoksa Devlet’in sorumluluğunun doğması için tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasıyla zarar arasında uygun bir illiyet bağının varlığı yeterlidir.

5) SORUMLULUĞUN ŞARTLARI

a) Tapu Sicilinin Tutulmasına İlişkin Bir Fiil veya İçtinap (Kaçınma)

MK 1007 de Devlet, tapu sicilinin yolsuz tutulmasından doğan zararlardan sorumlu kılınmıştır. Tapu sicili ise, görevli memurun yalnız olumlu değil, olumsuz bir davranışı sonucu da yolsuz tutulmuş olabilir.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13