D. Türk Ticaret Kanununun Tacir Sıfatına İlişkin Kabul Ettiği Sistem
Kanunumuz tacir sıfatının tayininde esas itibariyle “ticari işletme” kıstasından hareket etmiş, fakat gerçek kişiler ile tüzel kişilerde bu kıstası aynı şekilde kullanmamıştır. Gerçek kişilerde kısmen dahi olsa bir ticari işletmenin kendi adına işletilmesini şart koşmuş ve buna ek olarak, fiilen işletme yerine diğer şartlar tam olmak üzere tescil ve ilanı da kabul etmiştir. Tüzel kişileri ise, üç gruba ayırarak, ticaret şirketlerini sadece bu sıfatları dolayısıyla, dernekleri, gayelerine varmak için ticari bir işletme işlettikleri takdirde ve kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseseleri diğer bazı şartlarla beraber ticari bir şekilde işletildikleri takdirde tacir saymıştır .
Taciri esnaftan ayıran ölçü, faaliyetinin türüne göre değil iş hacmine göre değişiklik arzeder. Gerçekten, esnafı düzenleyen TTK.md.17’de bu sonunculardan “sanat ve ticaret sahipleri” diye bahsettiği gibi, ticari işletmenin tescille ilgili “esnaf faaliyetini aşmayan faaliyetler ticari işletme sayılmaz” hükmü bulunmaktadır. Esnaf, tacir sıfatına bağlanmış yükümlülüklere bağlı değildir. Sadece, TTK.md.17 bu hükümlerden üçünün istisnai olarak esnafa da uygulanacağını öngörmüştür .
E. Donatma İştirakinin Durumu
TTK’nın 19.maddesi, tacirler için uygulanacak olan hükümlerin donatma iştirakleri için de uygulanacağını belirtmiştir. Donatma iştiraki, TTK’nın 951.maddesinde; birden ziyade kişinin, müşterek mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, tümünün nam ve hesabına deniz ticaretinde kullanmaları şeklinde tanımlanabilir. Öğretide, donatma iştirakinin tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı tartışmalı değildir. Yasa, donatma iştirakinin tüzel kişiliği üzerinde durmamış ve sadece tacirlere ilişkin hükümlerin uygulanacağını belirtmek suretiyle, donatma iştirakinin tacir olma niteliğini kabul etmiştir. Donatma iştirakinde, bir ticari işletme olan gemi, ortaklar adına işletildiğinden, donatma iştiraki bir tür adi ortaklıktır. Bunun sonucu olarak bazı ayrık durumlar dışında, davada husumetin, donatma iştirakini oluşturanların tümüne yöneltilmesi gerekir. Donatma iştirakinin iflasında da, iflas davasının bunların tümü tarafından açılması gereklidir . Donatma iştirakinin de ticaret siciline kaydı zorunludur .
II. Tacir Sıfatının Kaybı
Gerçek kişilerin tacir sıfatı, ticaretin terk edilmesi ile sona erer. Bu anlamda ticaretin terk edilmesi, ticari işletmenin kapatılması ya da ticari işletmenin o kişi adına işletilmesine son verilmesini ifade eder. Ancak, ticaret siciline kayıtlı bir tacirin ticareti terk ettiğini, başka bir deyişle tacir sıfatının son bulduğunu, TTK.md.33/II uyarınca ticaret siciline bildirerek, kaydın terkinini de istemesi gerekir. Aksi halde kişinin tacir sıfatının son bulmuş olduğu, iyiniyetli kişilere karşı ileri sürülemez.
İİK.44/I uyarınca ticareti terk eden tacir, keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve mal beyanında bulunmaya mecburdur. Bu bildirimi alan sicil memuru durumu, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve alacaklıların bulunduğu yerde mutad ve münasip vasıtalar ile ilan eder. Bu ilan tarihinden itibaren bir yıl içinde ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.
Tüzel kişilerin tacir sıfatı ise, kural olarak tüzel kişiliğin son bulmasıyla nihayete erer. Ancak, son bulma nedeninin gerçekleşmesi, tüzelkişiliğe derhal son vermez. Tüzel kişilik, son bulma nedeninin gerçekleşmesinden sonra başlayan tasfiye işlemlerinin tamamlanarak, tüzel kişi tacire ait kaydın ticaret sicilinden terkini ile son bulur. Tasfiye süresince tüzel kişilik tasfiye amacı ile sınırlı olarak devam eder. Bu husus ticaret şirketleri bakımından, TTK’da açıkca öngörülmüştür. Bu hükümler, kıyas yolu ile diğer tüzel kişiler hakkında da uygulanmalı ve tüzel kişilik tasfiye süresince devam etmelidir .
İİK.44/II’de öngörülen hüküm, ticaret şirketleri hakkında uygulanamaz. Tasfiyenin tamamlanarak, şirketin ticaret sicilinden terkininden sonra tüzel kişilik ortadan kalkmış olur. Bu aşamadan sonra ortada hukuken bir varlık kalmamış olacağından, iflas yolu ile takip yapmak da mümkün olmayacaktır. Ancak amacına ulaşmak üzere ticari işletme işleten dernek ve vakıflar bakımından, İİK.md.44’ün uygulanması söz konusu olabilir. Örneğin bir dernek veya vakıf, sahip olduğu ticari işletmeyi işletmekten vazgeçebilir. Bu halde dernek veya vakıf, ticareti terk eden tacir olarak, durumun ilanından itibaren bir yıl daha iflas yolu ile takip olunabilir.