Tacir Kavramı ve Basiretli Tacir Gibi Davranma Mükellefiyeti

Tacir Kavramı ve Basiretli Tacir Gibi Davranma Mükellefiyeti

A. Gerçek Kişilerde

Gerçek kişiler tacir sıfatını belirli şartlarla bir faaliyet icra etme sonucunda, TTK.md.14/1’e göre bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adlarına işleterek veya bu faaliyeti icra edeceklerini belirli şekilde bildirmek suretiyle, o faaliyet çevresi içinde alırlar. Ticaret siciline, Ticaret Odasına kaydolma, tacire kanunla yüklenmiş mükellefiyetlerdir. Ancak, TTK.md.14/2’deki özel hal dışında, ticaret siciline kaydolma, tacir sıfatının iktisabı için şart olmadığı gibi tek başına bu sıfatı bağlamaz. Tacir sıfatı, iktisabı için gerekli unsurlardan biri ortadan kalkarsa son bulur. Fakat, ticaret siciline tescil edilmiş bulunan bir kişinin tacir sıfatının son bulduğu, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için kişinin durumu bildiğinin ispat edilmesi gerekir. Gerçek kişinin tacir sıfatı ticari işletmesinin faaliyet çevresi içinde bahis konusu olur. Hatta, kişinin tek ikametgahı olur kaidesine bir istisna olarak, gerçek kişi tacirin bir ticari, bir de medeni ikametgahı bulunabilir. Tacir sıfatının işletme dışana taşması, tacirin iflasında görülür. Tacir sıfatını haiz gerçek kişi, ticari işletmesi dışındaki borçlarından dolayı da iflas eder. Kanunumuz, tacir tüzel kişilere, ticari nitelikte olmayan borç altına girme imkanı tanımamıştır .

Türk Ticaret Kanunun 14.maddesi gerçek kişi taciri şöyle tanımlamıştır:
“Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.
Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtaları ile halka bildirmiş ve işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır .

Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmıyan diğer bir şirket adına muamelelerde bulunan kimse, hününiyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi sorumlu olur.”

Görüldüğü gibi, “tacirlik” unsurunun varlığı için, ticari işletmeyi kendi namına işletmek esas unsur ve ölçü olarak alınmıştır. Ticari işletmenin tarif ve koşulları ise, TTK’nın 11.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler “ticari işletme” sayılmaktadır. Öyleyse ticarethane ve fabrika ve diğer müesseselerin ne olduğunun bilinmesi gerekli olup bu işletmelerinde ne olduğu ve hangi işletmelerin ticari işletme sayılacağı, 12.madde de açık bir şekilde belirtilmektedir. Yine 13.madde de ticari işletme tarif edilmek istenmiştir. İşte, anılan maddelerdeki ticari işletme sayılan müesseseleri tamamen veya kısmen kendi hesabına işletenler de tacir sıfatına haiz kimseler olarak telakki edilmiştir .

Söz konusu 14.maddenin ikinci fıkrasında, tacirlik sıfatı yönünden özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu fıkraya göre, bir ticari işletmeye sahip olanlar, işletme açıp kurduğunu yayın yolu ile halka duyurmaya ve sonuçta ticaret siciline kayıt yaptırıp, ticaret sicil gazetesinde de ilan yaptırmak zorundadırlar. Yalnız bu koşula uyulmadı diye, onların tacirlik sıfatı yoktur da denemez. Yani tacir, işletmenin sicile kaydedilmesi halinde, o işletmenin tacir olduğu güçlü bir karine ve varsayımdır. Başka bir deyişle, ticaret siciline kayıt yaptırmadan da birkişi tacir sıfatına haiz olabileceği gibi, sicile kayıt yaptırmış olsa bile, ticareti terketmiş ya da iflas etmek suretiyle tacirlik sıfatını kaybetmiş de olabilir. Bir ticari işletmenin, ticari işletmeye ilişkin faaliyeti dolayısıyla tacir olabileceği gibi, ticari işletmeyle alakası olmayan bir faaliyetinden ötürü de esnaf olabilir. Herhangi bir şekilde tacirlik sıfatını kaybeden bir kimsenin bunu ticaret sicil gazetesinde ilan etmesi gerekeceğinden, bunu bilenler hariç, üçüncü şahıslar nezdinde yine işletme sahibi, tacir sayılacaktır .

Maddenin üçüncü fıkrasında da, bazı gerçek kişiler “tacir gibi sorumlu” sayılmıştır. Yani bu fıkrada anılan gerçek kişiler tacir değildir. Fakat, bunların tacir gibi sorumlulukları söz konusudur. Öte yandan, kişi ortaklıkları olan kollektif ve adi komandit ortaklıklar ile sermaye ortaklıklar olan anonim, paylı komandit ve limited ortaklıkların ortakları, kendi adlarına ticari işletmeyi, yani ortaklığı işletmedikleri için tacir sayılmazlar. Ancak, bu ortaklıkların kendi adlarına işlettikleri bağımsız işletmeleri varsa, bu işletmeleri nedeniyle tacir sayılırlar. TTK’nın 14.maddesi altında, memur sıfatını taşıyan kimselerin tacir olup olmayacakları hususu üzerinde de durmak gerekir. Acaba, memurlar tacir sıfatını kazanabilir mi? 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 28.maddesinde, memurların tacir olamayacakları hükme bağlanmıştır. Anılan maddeye göre, görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç, memurlar Türk Ticaret Kanununa göre, tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret veya kollektif ortaklıklarda ortak ve adi ve paylı komandit ortaklıklarda komandite ortak olamazlar. Ancak memurlar, üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri ile yasaya kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim kurulları üyelikleri görevleri ile özel yasalarda belirtilen görevleri yapabilirler .

Ticaret Kanununun ilgili maddesi incelendiğinde, gerçek kişilerin tacir sıfatını kazanabilmesi için üç temel unsurun birarada bulunmasının gerekli olduğu görülmektedir. Bunlar;

– Bir ticari işetmenin varlığı,
– Ticari işletmenin işletilmesi
– İşletme faaliyetlerinin kısmen dahi olsa kendi adına yapılmasıdır.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13