IV. Yargıtay Kararları
Basiretli Tacir – İfadaki Olanaksızlıklar
(HGK. 18.08.1984,1984/11-139 E, 1984/426 K)
“Davalının, sözleşmedeki borcunu yerine getiremediği anlaşılmakla birlikte, bu olankasızlık kendisinin basiretli ve tedbirli davranmaması sonucu olduğundan, bu kusurlu davranış borçlunun sonucu doğan olanaksızlığa göre Borçlar yasasının ilgili maddelerine dayanılamayacağı cihetle borçlunun vaktinde araştırma yapması gerekir.”
Basiretli Tacir – Borcun İmkansızlığı
(15.HD. 25.05.1981, 1981/825 E, 1981/1234 K)
“Borç ilişkisi kurulduğu yani sözleşme yapıldığı zaman, objektif yönden yerine getime imkansızlığı varsa, borç ilişkisi esasen meydana gelmemiş olduğundan sözleşme taraflar için hüküm ifade etmeyeceğinden, taraflar nedensiz zenginleşme kurallarına göre birbirlerine verdiklerini geri isteyebileceklerdir. Yerine getirme olanaksızlığı sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelmişse, borçlunun kusurlu olup olmadığına göre hüküm kurulur. Burada da aranan kusur yine, borçlunun basiretkar davranıp davranmadığının saptanmasına yöneliktir.”
Basiretli Tacir – İhale
(11.HD. 13.03.1987, 1336 E. / 1468 K)
“Davacı, davalının ihaleye girmesine karşın ihale hükümlerini yerine getirmediğini ileri sürerek tazminat istemiş, davanın kabulüne ilişkin karar, Dairemizce onanmıştır. Davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplerle ve davalı basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğuna göre,numune gösterilerek yapılan siparişin kendince ve Türkiye’de imalinin mümkün olup olmadığının iyice araştırırlıp, teklfini ona göre vermesi gerektiğinden, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.”
Basiretli Tacir – Taşıyıcı
(11.HD. 10.06.1991, 2370 E. / 3797 K.)
“Taşıyıcı bir tacir olup basiretli davranmak zorundadır. İşte bu nedenle taşıma sözleşmesi yapılırken, yolun uzunluğu ve yolun niteliği göz önüne alınarak teklif verilmesi gerekir.”
Basiretli Tacir – Ekonomik Kriz
(11.HD. 18.02.2003, 8891 E. / 1256 K.)
“Tacir basiretli olmak zorundadır. Ekonomik kriz nedeniyle edimini ifa edememiş olsa bile, bu savunmaya itibar edilemez. Zira kusurlu sayılmak gerekir. Ekonomik kriz mücbir neden değildir. Fuara katılamama nedeniyle oluşan zarar, satış artışından alde edeceği net kardır. Kredi faizi ve fuardan sonra yapılan bayi toplantısı giderleri, sözleşmenin yerine getirilmemesinden doğan zararlar olarak kabul edilemez.”
Basiretli Tacir – Cezai Şart
(HGK.15.03.1972, 68-269 E. /174 K.)
“Bir akdin icrası ile ilgili olarak tesbit eidlmiş olan cezayı hakim fahiş görmüşse, tenkis ile mükelleftir. Fahiş görüp görmemek hakimin tekdirine kalmış olduğuna göre, tenkis ile mükellef olması hukuk tekniği açısından mana ifade etmez Burada da, cezanın hakim tarafından indirilebileceği veya bu hususun hakimden talep edilebileceği anlaşılmalıdır. Cezai şart ödeyecek olan kişi tacir ise, hakim böyle bir indirme yapamayacağı gibi, borçlu kendisinden bu yolda bir talepte bulunamaz.”
Basiretli Tacir – Objektif Ölçü
(13.HD. 16.04.1996, 3653 E. / 3920 K.)
“Objektif ölçü, söz konusu tacirin, ticaretinin özelliği gözöünde tutularak, tedbirli ve ileriyi makul ve mutad bir oranda gören bir tacirin davranışı olacaktır. Uygulamada bir olgu olarak ekonomiye etki yapan enflasyon için hükümetçe alınacak tedbirleri önceden tehmin etmeme, basireti bir iş adamı gibi davranma mükellefiyetine aykırılıktır.”
Basiretli Tacir – Sözleşme
(HGK. 03.05.1972, 861 E. / 293 K.)
“Numuneye uygun kumaşın piyasada yeterli miktarda bulunup bulunmadığını araştırmadan sözleşme ilişkisine girmek, bir tacir için basiretsizce bir davranıştır.”
Basiretli Tacir – Taahhüt
(HGK. 15.04.1972, 1311 E./ 244 K.)
“Tacir imzaladığı bir satış akdini feshetmesine rağmen, teslim aldığı yağları zamanında karşı tarafa iade etmemesi veya TTK.md.25/2 gereğince mahkemeden alacağı izinle satışa çıkarmaması halinde, uzunca bir süre bekleyerek yağların bozulmasına sebep olması tacirin basiretli bir iş adamı gibi hareket etmediğini gösterir.”
SONUÇ
Basiretli bir iş adamı gibi hareket, tacirin gerek hukuki gerekse fiili muamelelerde göstermesi gereken dikkat, ihtimam, tedbir ve ölçülü hareket demektir. Bunların tesbitinde ise objektif ölçüler kullanmak gereklidir. Bu ölçüde vasat bir tacirin benzer durumlarda ticaretinin özelliğine göre göstereceği hareket şeklidir. Tacirin bu mükellefiyeti onun ticari mahiyetteki bütün faaliyetleri için söz konusudur.
Tacirin basiretli bir iş adamı gibi hareket mükellefiyeti onun hüsnüniyetli davranmasını da gerektirir. Gerek subjektif hüsnüniyet kaidelerinin ve gerekse objektif hüsnüniyet kaidelerinin tacirlerin tüm muamelelerinde uygulanması Medeni Kanun gereğidir. Ancak tacirler özel ilişkilerinde hüsnüniyet kaidelerine riayetle yetinebildikleri halde, ticari mahiyetteki faaliyetlerinde bu kaidelerin yanında basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek de zorundadır. Yani basiretli bir işadamı gibi hakeret etme mükellefiyeti tacire, tüm hüsnüniyet kaidelerine riayet etmekten daha da fazla bir dikkat, ihtimam ve özen gösterme borcu yanında tedbirli olma borcunu da yüklemektedir.
Tacir olmayanların akdin in’ikadından önceki sorumluluğu; hüsnüniyet kaidelerine göre hareket etmek ve karşı tarafın iyiniyetini suistimal etmek gibi mükellefiyetleri ifade ettiği halde tacirin bu mükellefiyetlere ilave olarak basiretli bir iş adamı gibi davranma mükellefiyeti de vardır ve tacir hem akdin in’ikadı zamanında hem de buna tekaddüm eden müzakere safhasında basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadır. Yalnız bu mükellefiyet her olayda ayrı ayrı tesbit edilmelidir.
BK.md.96 hükmünde belirtilen kusur kavramı tacir için daha geniş bir kavramdır. Çünkü, TTK.md.20/2 hükmünün emrettiği mükellefiyet tacirin göstermesi gereken özen ölçüsünü tacir sıfatını haiz olmayanlara nazaran daha da ağırlaştırmaktadır. Gerek BK.md.96 hükmünde ve gerekse BK.md.117 hükmünde belirtilen kusurlu ve kusursuz imkansızlığın sebebi olabilen “mücbir sebep veya umulmayan hal”in tacirler için mevcut olup olmadığını tayin ederken “basiretli iş adamlığı” ölçüsünün büyük önemi vardır. Tacirler için bir mücbir sebebin veya umulmayan halin mevcudiyeti için ifaya mani teşkil eden olayın daha akdin in’ikadı zamanında ve buna tekaddüm eden müzakere safhasında sezilememesi veya tahmin edilememesi gereklidir.
KAYNAKÇA
1. Arkan Sabih, “Ticari İşletme Hukuku”, Ankara-1995
2. Ayhan Rıza, “Limited Şirketlerde Ortakların Sorumluluğu”, İstanbul-1992
3. Eriş Gönen, “Açıklamalı-İçtihatlı En Son Değişikliklerle Birlikte Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler-I”, Ankara-2004
4. Göle Celal, “Tacir-Esnaf Ayırımı”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi
1987, C.XIII, S.2,sh.47-62.
5. Karahan Sami, “Ticaret İşletme Hukuku”, Ankara-1992
6. Karayalçın Yaşar, “Ticaret Hukuku”, Ankara-1968
7. Pempeçiçek Fuat, “Türk Hukukunda Ticari İşletme Kavramı ve Ticari İşletme İşleten Vakıflar”, Ankara-1999
8. Poroy/Yasaman, “Ticari İşletme Hukuku”, İstanbul-1998
9. Saraç Tahir, “Gerçek Kişilerin Tacir Sıfatı”, Konya-1996 (Selçuk Üniversitesi Ticaret Hukuku Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi)
10. Uçar Salter, “Hukukumuzda Yönetim Kurulu ve Denetçiler ile Sorumluluk Halleri”, İstanbul-1994
11. Uçar Salter, “Ticaret Sicili, Tacir ve Esnaf Kavramı”, İstanbul-1993
12. Ünal Oğuz Kürşat, “Tacirin Basiretli İş Adamı Gibi Hareket Mükellefiyeti-I”
(makalesi), Maliye Postası, Yıl:9, Sayı:180, 1 Mart 1988
13. Ünal Oğuz Kürşat, “Tacirin Basiretli İş Adamı Gibi Hareket Mükellefiyeti-II”
(makalesi), Maliye Postası, Yıl:9, Sayı:181, 15 Mart 1988