Tacir Kavramı ve Basiretli Tacir Gibi Davranma Mükellefiyeti

Tacir Kavramı ve Basiretli Tacir Gibi Davranma Mükellefiyeti

d) Akdin İfasında Basiretli İş Adamı Gibi Davranmak

i) Akdin İfası

Taahhüt edilen edanın yerine getirilmesi şeklinde tarif edilebilen ifa, akdin gayesidir. İfa ile borçlu borcundan kurtulur. Ancak ifanın borcu sona erdirebilmesi için borç ilişkisinden doğmuş bütün borçların ifa edilmesi gerelidir. İfanın konusu edadan ibarettir. Eda nasıl bir borcun konusunu teşkil ediyorsa, ifanın da konusu olmaktadır. Yani borçlu neyi borçlanmışsa onu ifa etmelidir. O halde borçlu kaide olarak alacaklısına borçlandığı şeyden başka birşey vererek borcundan kurtulamaz. Prensip bu olmakla beraber, bunun iki istisnası vardır. Bunlardan birincisi asıl edanın yerini tutann bir şeyi ifa, ikincisi ise, asıl edayı hedef tutan bir şeyle ifadır.

ii) Akdin İfa Edilmemesi

Akdin ifa edilmemesi borcun hiç ifa edilmediğini veya gereği gibi ifa edilmediğini ifade eder. Borcun hiç ifa edilmemiş olması halinde ya borcun ifası imkansızlaşmıştır veya borcun ifası mümkün olduğu halde ifa edilmemiştir. İfa mümkün oldukça borçlu borcun ifaya ve alacaklı da ifayı kabule zorunludur. Burada konumuz bakımından önemli olan, borcun ifasının mümkün olduğu haller ve BK.md.20 hükmünde belirtilen “başlangıçtaki imkansızlık” değil, BK.md.96 hükmünde belirtilen “kusurlu imkansızlık” ile BK.md.117 hükmünde belirtilen “kusursuz imkansızlık” halleridir.

iii) Kusurlu ve Kusursuz İmkansızlık Hali

Borcun ifa edilmemesinden borçlunun sorumlu olabilmesi için BK.md.96 hükmünün kabul ettiği prensip “borçlunun kusursuzluğunu isbat edememesidir. BK.md.117/1 hükmünde “borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sakıt olur” denmektedir. Kanunun bu maddesinde, borçlunun sorumlu tutulmasını gerektirmeyen ve sonradan ortaya çıkan bir imkansızlık dolayısıyla ifanın yapılamaması hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan BK.md.96 hükmü de sonraki imkansızlığı düzenlemiştir. Fakat bu imkansızlık borçlunun sorumlu bulunduğu bir imkansızlıktır. Her iki imkansızlık da mücbir sebebe veya umulmayan hale bağlanabilir. Ancak imkansızlığı sadece sadece bu hususlara bağlamak da yerinde değildir. Bu prensiplere göre önemli olan bir taraftan kusur kavramı, diğer taraftan da kusursuzluğun nasıl isbat edileceğidir.

iv) Kusur Kavramı ve Tacir

Borçlu, borca aykırı sonucu tasavvur ve arzu ederek veya bu sonucu göze alarak hareket ettiği yahut borca aykırı sonucu önlemek için gerekli özeni göstermediği takdirde kusurludur. Kanun, gösterilmesi gereken bu özeni, borçlunun kendi işlerinde gösterdiği özen şeklinde subjektif esasa tabi tutmuştur. Bu ölçü borçlunun objektif olarak kusurlu sayılmasını gerektirirken, subjektif olarak kusurlu sayılmamasına neden olmaktadır. Buna rağmen tacir için durum farklıdır. Zira, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme mükellefiyeti tacirin göstermesi gereken özen ölçüsünü ağırlaştırmaktadır. Yani, BK.md.96 hükmünde belirtilen kusur kavramı tacir için daha geniş bir kavramdır. Tacir sıfatına haiz olmayanların kusursuz sayılabileceği bir çok durumda tacir kusurlu sayılabilecektir.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13