İfade Özgürlüğüne İlişkin Mehmet Ali AYDIN Kararı Anayasa Mahkemesi Basın Duyurusu

Fikriye AYTİN ve Diğerleri Kararına İlişkin Basın Duyurusu

İfade Özgürlüğüne İlişkin Mehmet Ali AYDIN Kararı Anayasa Mahkemesi Basın Duyurusu

İfade Özgürlüğüne İlişkin Mehmet Ali AYDIN Kararı Anayasa Mahkemesi Basın Duyurusu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 4/6/2015 tarihinde Mehmet Ali Aydın’ın bireysel başvurusunda (B. No: 2013/9343) başvurucu hakkında basın açıklamasında kullandığı sözler nedeniyle açılan ceza davasında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilerek denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir.
Olaylar Başvurucu, olay tarihinde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır İl Başkanıdır. Başvurucu, Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesinin yıl dönümünde 15.2.2010 tarihinde Diyarbakır ilinde bir basın açıklaması yaparak “Kürt sorunu”nun çözümünde hükümet politikalarını eleştirmiştir. Başvurucuya göre Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan muhatap alınmak istenmemiş, ancak hükümet yetkililerinin olumsuz tutumlarına rağmen gelinen noktada Öcalan, sürecin önemli bir aktörü olmuş, uluslararası güçler Ortadoğu’da kaos planlarken, Öcalan geliştirdiği çözüm önerileri ile kaos planlarını olumsuz cezaevi koşullarında engellemiştir. Başvurucu, Öcalan’ın tutulma koşullarının iyileştirilmesi, askeri operasyonların durdurulması, hükümetin Öcalan’ın önerilerini değerlendirmesi ve demokratikleşmenin sağlanması çağrısında bulunmuştur. Başvurucu basın açıklaması sonrasında, yasa dışı örgüt adına suç işlediği ve propaganda yaptığı iddiasıyla 23/2/2010 tarihinde tutuklanmıştır. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 26/2/2010 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında “yasadışı örgüt propagandası yapmak” ve “örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek” suçlarından ceza davası açılmıştır. Yargılama sürecinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun uyarınca örgüt propagandası suçu yönünden kovuşturmanın ertelenmesine; 6459 sayılı Kanun uyarınca örgüt adına suç işleme suçu yönünden ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. İddialar Başvurucu, basın açıklamasında dile getirdiği düşüncelerden dolayı hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkemenin Değerlendirmesi Anayasa Mahkemesi ilk olarak başvurucu hakkında mahkûm edilmemiş olsa bile verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararının ifade özgürlüğüne bir müdahale teşkil edip etmediğini ele almıştır. Anayasa Mahkemesine göre yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde kesintiye uğratıcı bir etkisi vardır ve sonunda kişinin isnat edilen suçlardan aklanma ihtimali bulunsa bile, kişinin bu etki altında düşünce açıklamalarından veya basın faaliyetlerinden kaçınması muhtemeldir. Bu yönüyle, başvurucunun bir siyasetçi olması nedeniyle düşünce açıklamaları veya siyasi faaliyetlerinden dolayı ileride soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalma riskinin ve başvuruya konu ertelenen kovuşturmanın yeniden canlanma olasılığının bulunduğunun gözetilmesi gerekir. Bu nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesi çerçevesinde başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir. Barışçıl gösterilerde konuşma yapma veya basın açıklamasında bulunma özgürlüğünün ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmadığını ifade eden Mahkeme, başvurucunun basın açıklamasında dile getirdiği konuların toplumun bir kesimini ilgilendiren toplumsal meselelere ilişkin olduğunu, kamunun çıkarlarına ilişkin siyasi konuşmaların veya toplumsal sorunlara ilişkin tartışmaların sınırlanmasında kamusal yetki kullanan makamların çok dar bir takdir marjı olduğuna işaret etmiştir. Buna karşın ırkçılık, nefret söylemi, savaş propagandası, şiddete teşvik/tahrik, ayaklanmaya çağrı veya terör eylemlerini haklı göstermek gibi bu özgürlüğün sınırını oluşturan alanlarda kamu otoriteleri daha geniş bir takdir yetkisine sahiptir. Anayasa Mahkemesi, ifadelerin bağlamından kopartılarak incelenmesinin elde edilen bulguların kabul edilebilir bir değerlendirmesinin yapılmasında hatalı sonuçlara ulaşılmasına neden olabileceğini hatırlatmıştır. Bu nedenle somut başvuruda Anayasa Mahkemesi, PKK terör örgütüne ve Abdullah Öcalan’a ilişkin ifadeler ile bunların ifade edildiği bağlamı, konuşmacının kimliğini, başvuruya konu sözlerin söylenme zamanını, amacını, hitap ettiği kişilerin kimliklerini, muhtemel etkilerini ve basın açıklamasındaki diğer ifadelerin tamamını bir bütün olarak ele almıştır. Mahkeme, söz konusu basın açıklamasında ileri sürülen düşüncelerin içeriğine ve hangi bağlamda dile getirildiğine eğilmiş, müdahalenin “arzulanan hedeflere uygun” olup olmadığını ve kamu makamları tarafından öne sürülen gerekçelerin “ilgili ve yeterli” olup olmadığını değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesine göre, İlk Derece Mahkemesi, kararında başvurucunun hangi ifadeleriyle şiddeti övdüğü, kişileri terör yöntemlerini benimsemeye, şiddet kullanmaya, nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik ettiğini değerlendirmemiştir. Konuşmayı bir bütün olarak inceleyen Anayasa Mahkemesi, başvurucunun sözlerinde, şiddeti ve terör eylemlerini öven, kişileri ve toplulukları terör yöntemlerini benimsemeye, şiddet kullanmaya tahrik ve teşvik eden, ırkçılık, nefret, intikam alma veya silahlı direniş çağrısını içeren bir ifadenin bulunmadığını tespit etmiştir. Mahkemeye göre, kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere, şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemez. Kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmiş olsa bile kovuşturmaya tabi tutulma ve yeniden cezalandırılma riskinin halen devam etmesi nedeniyle, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin hedeflenen meşru amaca uygun bir sınırlama olarak nitelendirilemeyeceğini vurgulayan Mahkeme, anılan sınırlamanın demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığı kanaatine varmıştır. Sonuç olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.

* Yargı mercileri tarafından verilen kararlar yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine ve olayın özelliklerine göre verilen kararlar olup; kararların emsal karar olarak uygulanıp uygulanmayacağı her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmelidir. Kapsamlı değerlendirme ve benzer içtihat örnekleri için ilgili departmanımız ile iletişime geçiniz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13