İdarenin Kusuru İle İptal Edilen İhalede Zararın Tazmini

İdarenin Kusuru İle İptal Edilen İhalede Zararın Tazmini

İdarenin Kusuru İle İptal Edilen İhalede Zararın Tazmini

İdarenin yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olduğu,

İhaleyi kazanan şirket tarafından bu ihale nedeniyle söz konusu işe özgü yapılan yatırım giderlerinin tazminat hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde davalı idarece tazmini gerektiği,

Tazminat hukukunun genel ilkeleri ve kurallarına göre çözümü mümkün olan uyuşmazlıkta, yatırımlar ile çakışan maden sahaları için öngörülen özel bir düzenlemenin kıyasen uygulanmasında hukukî isabet bulunmadığı,

Bilirkişilerce hazırlanan raporların, olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği; bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı hakkında.

Danıştay 13. Dairesi’nin 14.0*.2022 tarih ve 20**/4**3E. 20**/1***7 K. Sayılı kararı:

“…

Bölge İdare Mahkemesi kararının kâr kaybı olarak uğranıldığı ileri sürülen 233.151.540,00 TL'nin tazmini talebine ilişkin kısmı incelendiğinde;

Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın söz konusu kısmı usul ve hukuka uygun olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

  1. Bölge İdare Mahkemesi kararının yatırım maliyetleri bakımından uğranıldığı ileri sürülen 66.566.848,00-TL zararın tazmini talebine ilişkin kısmı incelendiğinde;

Öncelikle, Bölge İdare Mahkemesi'nce 3213 Sayılı Maden Kanunu'nda ihale ile alınan ruhsatlar ve izinlerin yargı kararı gereğince iptal edilmesi sonucunda madencilik faaliyetinin idarenin hizmet kusuru nedeniyle kısıtlanmasından doğan zararların giderilmesine yönelik açık bir düzenlemeye yer verilmemesi ve işlem tarihinde yürürlükte bulunan Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin "Yatırımlar ile çakışan sahalar ve kurul işlemleri" başlıklı 127. maddesinde yatırım giderlerinin belirlenme esaslarına yer verilmemiş olması sebebiyle 21/09/2017 tarih ve 30187 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Maden Yönetmeliği'nin 121. maddesinde belirlenen esasların kıyasen somut olaya uygulanmasında hukukî isabet bulunup bulunmadığının ele alınması gerekmektedir. Söz konusu kural, madencilik faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan veya gerçek/tüzel kişilere ait diğer yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hâle gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, kısıtlanan madencilik faaliyetine ilişkin yatırım giderlerinin lehine karar verilen yatırımcı tarafından tazminine ilişkin usul ve esasları belirlemektedir. Bu itibarla, idarenin hizmet kusuru sebebiyle ihalenin iptal edilmesinden kaynaklanan zararların tazmini istemiyle açılan işbu somut olayda anılan kuralın uygulanacak kural niteliğinde olmadığı açık olup, Bölge İdare Mahkemesi'nce de karar verilirken anılan düzenlemenin kıyasen uygulandığının belirtildiği görülmektedir. Ancak tazminat hukukunun genel ilkeleri ve kurallarına göre çözümü mümkün olan uyuşmazlıkta, yatırımlar ile çakışan maden sahaları için öngörülen özel bir düzenlemenin kıyasen uygulanmasında hukukî isabet bulunmamaktadır.

Nitekim, kıyas, hakkında hüküm bulunmayan bir şeye hüküm bulmak için yapılan bir akıl yürütmedir. Kıyaslanmaya çalışılan şey hakkında anayasa veya kanunda uygulanacak bir hüküm varsa, kıyasa zaten gerek yoktur. Özellikle kıyaslanan şey kanundaki bir genel hükmün kapsamına giriyorsa, o şeye genel hüküm uygulanır; kıyas yapılmaz ( GÖZLER K., Hukuka Giriş, Ekin Kitabevi, 8. Baskı ( Genişletilmiş ), 2011, s. 282 ).

Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki ( mali/tazmin ) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hâllerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

Dairemizin 18/05/2015 tarih ve E:2013/3058, K:2015/1894 Sayılı kararıyla, 3213 Sayılı Kanun'un 30. maddesi gereğince Tuz Gölü havzasında tuz çıkarılmak üzere on adet III. grup maden sahasına ilişkin yapılan ihalelerin iptali istemiyle açılan davada, "ihalelerin yapıldığı tarih itibarıyla, düzenleyici nitelikteki imar planında tuz üretim sahası olarak belirlenmeyen; Göl, Gölün Kış Seviyesi, Hassas A Zonu ve 1. Derece Doğal Sit alanı sınırları içerisinde kalan sahada, madencilik dâhil her türlü insan faaliyetinin yasaklanmasına karşın, sahanın kullanım amacına aykırı olarak ve plan hükümlerini bertaraf edecek şekilde tuz üretim alanı olarak ihaleye çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararın bozularak ihale işlemlerinin iptaline kesin olarak karar verilmiş; yapılan ihale neticesinde dava konusu sahanın da aralarında bulunduğu tuz üretim sahalarına işletme ruhsatı verilmesine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davada verilen söz konusu işlemlerin iptaline yönelik ilk derece mahkemesi kararı ise, Danıştay Sekizinci Dairesinin 16/03/2021 tarih ve E:2017/4736, K:2021/1551 Sayılı kararıyla, "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Mülga Maden İşleri Genel Müdürlüğünce Tuz Gölü havzasında Maden Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca arama ruhsatı verilmesi amacıyla ..., ...erişim numaralı alanlar için farklı tarihlerde yapılan ihalelerin yargı kararları ile iptal edilmiş olmaları karşısında, anılan sahalara işletme ruhsatı verilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekçesiyle onanmıştır. Bu itibarla, davacı şirketin ruhsat hukukunun iptal edilmesine ilişkin işlemin dayanağı olan yargı kararlarının gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, idarenin madencilik dâhil her türlü insan faaliyetinin yasaklandığı sahanın kullanım amacına aykırı olarak ve plan hükümlerini bertaraf edecek şekilde tuz üretim alanı olarak ihaleye çıkarmasında hizmet kusuru bulunduğu anlaşıldığından, ihaleyi kazanan davacı şirket tarafından bu ihale nedeniyle söz konusu işe özgü yapılan yatırım giderlerinin tazminat hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde davalı idarece tazmini gerekmektedir.

Davacı tarafından dosyaya sunulan 04/04/2017 ve 16/05/2017 tarihli dilekçelerden, tazmini talep edilen yatırım maliyetlerinin "yol ve sedde yapımı maliyeti" ile "makine ve ekipman maliyeti" kalemlerinden oluştuğu anlaşılmaktadır.

Bölge İdare Mahkemesince hükme esas alınan 19/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda, tazmini talep edilen yatırım giderleri davacı şirket tarafından sunulan kanuni defter ve belgeler ( faturalar ) esas alınarak hesaplanmıştır. Anılan raporda, şirketin yatırım ve işletme döneminde almış olduğu tüm faturaların incelendiği, yatırım ve işletme dönemine ait faturaların ayrıştırıldığı, faturaların sayısının binleri bulduğu belirtilerek 2279 adet harcama belgesindeki tutarların toplanmasına dayanan bir hesaplama yöntemi benimsendiği anlaşılmaktadır.

Bilirkişi incelemesine ilişkin yukarıda aktarılan kurallara göre, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının zorunlu olduğu; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde, bilirkişilerce hazırlanan raporların, olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği; bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği; kural olarak bilirkişi raporunun hâkimi bağlamayacağı ve hâkimin raporu serbestçe takdir edeceği açıktır.

Davacı şirket tarafından sunulan fatura vb. belgeler üzerinden yapılan hesaplamaya dayanan 19/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda kullanılan yöntemin; yalnızca ...sayılı saha için yapılan yatırım maliyetleriyle sınırlandırılan zararın tazmini istemiyle açılan işbu davada, söz konusu belgelere konu harcamanın anılan sahaya özgü olup olmadığı ve "yol ve sedde yapımı maliyeti" ile "makine ve ekipman maliyeti" olarak belirlenen zarar kalemlerine ilişkin olup olmadığı hususlarında bir ayrıştırma veya tespit yapmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim davacı şirket tarafından, yargı kararıyla iptal edilen ihaleler kapsamında uyuşmazlık konusu sahaya komşu ...sayılı sahada da aynı dönemlerde yatırım ve madencilik faaliyetinde bulunulduğu, ...sayılı sahaya ilişkin tazmin talepleri bakımından ayrı bir dava açılmış olduğu, bu itibarla şirketin söz konusu dönemdeki tüm harcamalarının dava konusu sahaya yönelik olduğunun kabul edilemeyeceği, nitekim söz konusu bilirkişi raporunda mükerrer bazı kalemlerin bulunmasının da bu değerlendirmeyi teyit eder nitelikte olduğu, açıklanan nedenlerle hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Bununla birlikte, dava dosyası kapsamında İdare Mahkemesince yapılan görevlendirmeler üzerine alınan 02/05/2018 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen ...tarihli bilirkişi raporu ile davacı şirket tarafından sunulan ...Sulh Hukuk Mahkemesi'nin D. İş: ...sayılı dosyası kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunun içeriklerinde yer alan teknik bilgilerin bir kısmının, "yol ve sedde yapımı maliyeti" ile "makine ve ekipman maliyeti" kalemlerinden oluşan yatırım maliyetlerinin hesaplanması noktasında mahkemece değerlendirmeye esas alınabilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından ve usûl ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek bulunmadığından, söz konusu raporlarda yer alan teknik bilgilerin dikkate alınarak yatırım maliyetlerine ilişkin zararın hesaplanması gerekmektedir.

Yol ve sedde yapımına ilişkin yatırım maliyeti yönünden;

Jeoloji yüksek mühendisi, maden mühendisi, inşaat mühendisi, harita mühendisi, makine mühendisi ve elektrik mühendisinden oluşan teknik bilirkişi heyeti tarafından 02/05/2018 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporu, dava konusu ...sayılı sahaya ek olarak ...sayılı sahaya da ilişkin incelemeler içermesi, başka bir anlatımla iki farklı ruhsat sahasının bütününe yönelik olması sebebiyle, 201101074 Sayılı saha yönünden uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan işbu davada, söz konusu raporda yol ve sedde yapım maliyeti olarak hesaplanan tutarın doğrudan hükme esas alınamayacağı açıktır. Bununla birlikte, anılan bilirkişi raporunda her iki sahada seddelerin yapılması itibarıyla toplam dört adet üretim havuzunun oluştuğu, bu havuzlardan bir adedinin 201101073 Sayılı sahada, üç adedinin ise dava konusu 201101074 Sayılı sahada olduğunun açıkça tespit edildiği, yapılan teknik hesaplama ile her iki saha için yol ve sedde yapımına ilişkin toplam maliyetin dava tarihi itibarıyla güncellenmiş değerler üzerinden 47.276.747,22-TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.

Davacı şirket tarafından ...sayılı sahaya yönelik olarak ihale ve ruhsatın iptal edilmesi nedeniyle içinde yatırım giderlerinin de bulunduğu zararların ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kalınan kazancın tazmini istemiyle ayrı bir dava açılmış olup, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı, Dairemizin 14/04/2022 tarih ve E:2018/232, K:2022/1678 Sayılı kararıyla bozulmuştur. Her iki bozma kararı üzerine mahkemelerce yeniden karar verilmek üzere dosyalar üzerinde birlikte yapılacak incelemede, mükerrer bir tazminat ödemesine neden olmayacak şekilde, 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda ...ve ...sayılı sahalar için hesaplanan toplam yol ve sedde yapımı maliyetinin yine aynı rapordaki somut tespitler ışığında sahalardaki havuz sayılarıyla orantılı olarak paylaştırılarak ( %25-%75 ) işbu dava bakımından ...sayılı sahaya özgü yol ve sedde yapımı maliyetinin hesaplanması gerekmektedir.

Makine ve ekipman giderlerine ilişkin yatırım maliyeti yönünden;

Davacı şirket tarafından idarenin kusuru sebebiyle sona eren madencilik faaliyeti kapsamında kullanılan makine ve ekipmanın iki sınıfa ayrılması mümkündür. İlk sınıf, tuz madenciliği haricinde başka alanlarda kullanılması mümkün olan ( traktör, römork, greyder, asfalt kazıma makinesi, ekskavatör vb. ) genel nitelikli araç, ekipman ve makinelerden oluşmaktadır. Söz konusu araçlar, ruhsat hukukunun iptal edilmesiyle birlikte davacı şirketin mülkiyetinde kalmaya devam edeceğinden, madencilik faaliyetinde bulunulan dönem içinde de bu yatırım maliyetinin semeresinden bizzat davacı tarafından yararlanılarak üretim ve işletme için kullanıldığından davacı şirketin mal varlığında genel nitelikli bu makine ve ekipman yönünden bir azalmanın söz konusu olmadığı, başka bir anlatımla maddi bir zararının bulunmadığı, davacının mülkiyetinde bulunan araçların bedelinin ödenmesinin mükerrer ve haksız ödemeye yol açacağı anlaşıldığından, bu araçların maliyeti bakımından tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

İkinci sınıfta yer alan makine ve ekipman ise, tuz üretiminde kullanılmak üzere özel imalat olarak üretilen, bu nedenle başka bir alanda tekrar kullanım imkânı bulunmayan, davacı açısından sadece hurda değeri olan bir kısım araçlardır. 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda ihale konusu iş kapsamında alınan bazı makine ve ekipmanın tekrar kullanılamayacağı tespitine yer verilmiş olup; Sulh Hukuk Mahkemesi'ne sunulan bilirkişi raporunda yer alan tespitlere göre ise, stoklama elevatörleri, yükleme bunkerleri, tuz taşıyıcı konveyör ile traktör arkasına takılmak üzere üretilmiş bir adet tuz kazıma makinesinin ( diğer tuz kazıma makinelerinin asfalt kazıma makinesi olarak bilinen makine olduğu raporda ifade edilmiştir ) bu ikinci sınıfta yer alan özel imalat makine ve ekipman oldukları anlaşılmıştır. Anılan makine ve ekipmanın bedelleri 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda her iki sahada yer alan makine ve ekipmanların maliyet tablosunda ayrıştırılabilecek şekilde ayrı kalemler olarak yer almaktadır. Aynı raporda, bunların hurdaya ayrılması durumunda hurda bedelinin de öngörülen bedellerin %25'i olduğu değerlendirmesine yer verilmiştir. Bu itibarla, anılan bilirkişi raporunun 37. sayfasındaki tablonun 4., 5., 6., 7., 8. ve 9. satırlarında öngörülen özel imalat araçların bedellerinin, hurda değerleri düşülmek suretiyle ve -yol ve sedde yapımı maliyeti için yapılan değerlendirmede de belirtildiği üzere- her iki bozma kararı üzerine mahkemelerce yeniden karar verilmek üzere dosyalar üzerinde birlikte yapılacak incelemede, anılan makine ve ekipmanın her iki saha için kullanıldığı göz önünde bulundurularak, mükerrer bir tazminat ödemesine neden olmayacak şekilde, bu makine ve ekipmana ait bedelin her iki saha yönünden paylaştırılarak ( %50-%50 ) işbu dava bakımından 201101074 Sayılı sahaya özgü özel imalat olan makine ve ekipman maliyetinin hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, davacı şirket tarafından ruhsat hukukunun iptal edildiğinin kendisine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün 23/03/2016 tarihli yazısı ile bildirildiği tarihe kadar, uyuşmazlık konusu alanda bir dönem madencilik faaliyetinde bulunarak işbu yatırımlarının karşılığı ve semeresi olarak bir gelir elde ettiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Nitekim Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün 27/10/2015 tarihli Mahallinde Tetkik ve Değerlendirme Raporunda da ruhsat sahasında gerçekleşen yıllık üretim ve ocak başı satış tutarlarına ilişkin tespitler yer almaktadır. Bu itibarla, tazminat hesabı yapılırken, davacı şirketin faaliyette bulunduğu dönemde ...sayılı sahadan elde etmiş olduğu gelirlerin mahkemece gerekirse ara kararı ile sorulmak suretiyle tespit edilerek, yukarıda yer verilen ilke ve esaslar çerçevesinde hesaplanacak olan yol ve sedde yapımı maliyeti ile makine ve ekipman maliyeti toplamından düşülmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde ...sayılı sahayla sınırlı olarak ( "yol ve sedde yapımı maliyeti + özel makine ve ekipmanların maliyeti - bunların hurda değeri - sahadan elde edilen gelir" formülüyle ) belirlenmesi gerekirken; İdare Mahkemesince verilen kararın yatırım gideri olan 31.951.785,94-TL'nin davalı idarece davacıya ödenmesine ilişkin kısmı yönünden davacının istinaf başvurusunun kabulüyle kararın kaldırılmasına ve taleple bağlı kalınarak 66.566.848,00 TL yatırım giderleri tazminatının davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, işbu dosyada temyizen incelenen karar ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi tarafından verilmiş iken; Dairemizin 2018/232 esas sayısına kayıtlı olan ve davacı şirket tarafından ...sayılı sahaya yönelik olarak ihale ve ruhsatın iptal edilmesi nedeniyle içinde yatırım giderlerinin de bulunduğu zararların ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kalınan kazancın tazmini istemiyle açılan davada, ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi tarafından incelenerek karara bağlandığı görülmektedir.

2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 3/C maddesinin dördüncü fıkrasının ( a ) bendinde, "daireler arasında çıkan iş bölümü uyuşmazlıklarını karara bağlamak" bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. Aynı Kanun'un 3/D maddesinin üçüncü fıkrasında, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki iş bölümünün, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirleneceği kurala bağlanmıştır.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından, idarî ve vergi dava dairelerinin numaraları ile aralarındaki iş bölümünün belirlendiği ...Bölge İdare Mahkemesi İş Bölümü kararı incelendiğinde, anılan kararın "İdari Dava Daireleri Arasındaki İş Bölümü Kriterleri" başlığı altında düzenlenen "İş Bölümünün Genel Esas ve İlkeleri"nde; idarî dava daireleri arasındaki iş bölümünün, istinaf incelemesinin sonuçlandırılmasında zaman kayıplarını önlemek, uzmanlaşmayı, akademik çalışma ve işbirliğini desteklemek, hukukî uyuşmazlıkların çözümünde sorumluluk üstlenerek yönlendirici olabilmek ve idarî dava dairelerinin hukuksal kimliklerini güçlendirmek amacıyla "ihtisas alanı ve temel görev esasları" çerçevesinde yapıldığı, her bir idarî dava dairesinin, ihtisas alanına giren temel görev ya da görevlere sahip olduğu, "Ortak Hükümler"de ise idari işlemin uygulanmasından doğan zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davalarına karşı yapılacak istinaf başvurularının uyuşmazlığın esasına bakmaya görevli idari dava dairesince görülmesinin kararlaştırıldığı görülmektedir.

Bu durumda, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun iş bölümüne ilişkin anılan kararının amacı ve lafzı ile 2576 Sayılı Kanun'da uyuşmazlıkların görevli daire tarafından çözümlenip karara bağlanmasını sağlamak için öngörülen usûl bir arada değerlendirildiğinde, bozma kararı üzerine Bölge İdare Mahkemesi'nce yeniden yapılacak incelemede bu hususun da göz önünde bulundurularak, ihalenin iptal edilmesi yönündeki yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin işlemden kaynaklı olarak uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davalara ait dosyaların ilgili dairede toplanarak, aynı hukukî konuya ilişkin uyuşmazlıklara yönelik istinaf incelemesinin görevli idarî dava dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.

Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen kararlarda, Danıştay dava daireleri arasındaki iş bölümüne ilişkin kararların uygulanması noktasında, bir idarî dava dairesi tarafından, başka bir dairenin görevinde bulunan uyuşmazlığın çözümlenip karara bağlanmasında hukuki isabet bulunmadığı belirtilmekte ve bu husus temyiz incelemesinde bozma sebebi olarak değerlendirilmektedir ( B.K.: Danıştay İDDK, 15/06/2017 tarih ve E:2015/2597, K:2017/2592 Sayılı karar ile 25/01/2017 tarih ve YD İtiraz No:2016/1316 Sayılı karar ).

SONUÇ : 

Açıklanan nedenlerle;

  1. Davacının temyiz isteminin reddine;
  2. ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdarî Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, kâr kaybı olarak uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemi yönünden davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmının ONANMASINA oybirliğiyle;
  3. Davalının temyiz isteminin kabulüne;
  4. ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdarî Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, yatırım giderleri olarak uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemi yönünden davacının istinaf başvurusunun kabulüyle taleple bağlı kalınarak ...-TL tazminatın davalı idare tarafından davacıya ödenmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla;
  5. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdarî Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 14.04.2022 tarihinde kesin olarak karar verildi.

( X ) KARŞI OY :

Dosyanın incelenmesinden; Tuz Gölü havzasında bulunan ER:..., S:...sayılı sahayla ilgili olarak davacıya 19/10/2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere on yıl süreli III. Grup ( tuz ve gaz ) işletme izninin verildiği, ihalenin ve sahaya ilişkin ruhsatın dava konusu edilmeleri üzerine mahkeme kararlarıyla anılan işlemlerin iptaline karar verildiği, mahkeme kararı doğrultusunda ruhsat hukukunun Genel Müdürlük makamının ...tarih ve ...sayılı oluru iptal edildiğinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün 23/03/2016 tarihli yazısı ile davacıya tebliğ edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

.... İdare Mahkemesi'nin E:...sayılı dosyasında 06/02/2020 tarihli bilirkişi sorusuyla, "Dosya kapsamında proje ruhsat sahibi tarafından idareye sunulan ve uygun bulunan işletme projesinin mali boyutuyla ilgili bölümde yer alan projenin yatırım giderleri ( 2.936.928,-TL ), dava dilekçesi ekinde sunulan hukuki mütalaada belirtilen yatırım harcamalarının miktarı ( 9.000.000,-TL ) ve dosyada yer alan bilirkişi raporları arasındaki farklılıklar da ortaya konularak, mahkememize sunulan 18/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların yatırım giderleri ile işletmesel giderlerin ( sigorta, personel özlük giderleri, personel tarafından kullanılan ekipman, tuz işletme giderleri ve şirketin diğer uğraşları ile ilgili yapmış olduğu giderler ) birbirinden ayrılmak suretiyle yalnızca S:...sayılı sahaya ilişkin 10 yıllık yatırıma özgülenmiş giderlerin hesaplanmasına, hesaplanan miktarın ruhsat düzenlenmesi tarihinden ruhsatın iptal edilmesine kadar geçen sürenin ( davacının sahayı işlettiği sürelerin ) hesaplanan miktardan düşülmesine, söz konusu saha ile ilgili davacının yatırım giderini kanıtlayıcı belgeler üzerinde inceleme yapılıp, davacının S:...sayılı sahaya ilişkin yatırım giderlerinin hesaplanarak dosyada bulunan bilgi ve belgeler de değerlendirilmek suretiyle düzenlenip imzalanacak ayrıntılı gerekçeli üç nüsha raporun hazırlanıp ... sunulması"nın istenildiği, anılan talep üzerine hazırlanan ve Bölge İdare Mahkemesi'nce de hükme esas alınan 19/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda yatırım giderlerinin davacı şirket tarafından sunulan kanuni defter ve belgeler ( faturalar ) esas alınarak hesaplandığı, davalı tarafından aksi yönde bir itirazda da bulunulmadığı, söz konusu tüm giderlerin bilirkişi sorusu uyarınca dava konusu S:...sayılı sahaya ait olduğunun kabulü gerektiği, bu itibarla söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bununla birlikte, davacı şirketin uhdesinde kalan ekonomik değeri bulunan araç ve ekipmana ait bedellerin tazminat olarak ödenmesi mükerrerliğe yol açacağından Bölge İdare Mahkemesi kararında bu yönüyle hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarece davacıya ödenmesi gereken tazminatın, 19/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda dava tarihi itibarıyla hesaplanan kök yatırım giderleri ile faiz miktarları toplamından, davacı şirketin madencilik faaliyetinde elde etmiş olduğu toplam gelir ile makine ve ekipmanların ekonomik değeri düşülmek suretiyle hesaplanacak miktarın, yeniden değerleme oranında güncellenerek belirlenmesi gerektiği oyu ile, kararın bozmaya ilişkin kısmına gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13