İdarenin Kıymet Takdir Komisyonu ve Uzlaşma Komisyonu Kurarak Tespit Edilen Tahmini Bedeli Belirtmeksizin Taşınmazı Pazarlıkla ve Anlaşarak Satın Alma İradesini Malike Bildirmesi Gerektiği
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/5-456
K. 2010/409
T. 22.9.2010
• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ ( İdarenin Kıymet Takdir Komisyonu ve Uzlaşma Komisyonu Kurarak Tespit Edilen Tahmini Bedeli Belirtmeksizin Taşınmazı Pazarlıkla ve Anlaşarak Satın Alma İradesini Malike Bildirmesi Gerektiği )
• KAMULAŞTIRMANIN SATIN ALMA USULÜ İLE YAPILAMAMASI ( Halinde İdarenin 10. Md.ye Göre Kamulaştırma Bedelinin Mahkemece Tespiti ve Taşınmazın İdare Adına Tescili İstemiyle Asliye Hukuk Mahkemesince Müracaat Etmesi Gerektiği )
• DEĞER TESPİTİ ( Enkaz Bedelinin Düşülmemesi Halinde Belirlenecek Nihai Kamulaştırma Bedelinin Direnme Kararında Hükmedilen Bedelden Daha Yüksek Miktarda Olacağı )
• DİRENME KARARI ( Salt Davacı İdare Vekilince Temyiz Edildiği ve Davalı Tarafça Temyiz İsteminde Bulunulmadığı Gözetildiğinde Direnme Kararında Hükmedilen Miktardan Fazlasının Hüküm Altına Alınamayacağı )
ÖZET : Dava, Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemine ilişkindir. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasında, 4650 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu getirilen yeni sistemde; anılan Yasanın 5. maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6. madde uyarınca onaylanmasından sonra, 8. maddede belirtilen esaslar çerçevesinde idarenin, kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak, tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, taşınmazı pazarlıkla ve anlaşarak satın alma iradesini malike bildirmesi; kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idarenin, 10. maddeye göre kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesince müracaat etmesi gerekir.
Taşınmaza kapama kavaklık geliri esas alınarak yapılacak değer tespitinde, enkaz bedelinin düşülmemesi halinde belirlenecek nihai kamulaştırma bedelinin, direnme kararında hükmedilen bedelden daha yüksek miktarda olacağı açıktır. Ancak, direnme kararının salt davacı idare vekilince temyiz edildiği, davalı tarafça temyiz isteminde bulunulmadığı gözetildiğinde, direnme kararında hükmedilen miktardan fazlasının hüküm altına alınamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Narman Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.06.2009 gün ve 2008/7-2009/47 sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14.12.2009 gün ve 2009/16633-17569 sayılı ilamı ile;
( ... Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan delil ve belgelere göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı idare vekilinin temyizine gelince;
Yöntemine uygun olarak düzenlenen 20.03.2009 tarihli bilirkişi raporunda 10 yaşındaki bir kavak ağacının değeri 56,10 TL olarak belirlenmiş ise de Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi gereğince enkaz bedelinin ağaçların belirlenen bedelinden düşülmemesi gerekirken, 11,04 TL enkaz bedelinin düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Bu durumda; 10 yaşında bir kavak ağacının değerinin 67,14 TL olarak kabulü ile buna göre hesaplama yapılarak, 210 adet kavak ağacı için toplam 14.099,40 TL kamulaştırma bedeline hükmedilmesi gerekirken, fazla bedel tespiti,
Doğru görülmemiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 4650 sayılı kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemenin; 312 metrekarelik dava konusu taşınmazın zeminine ayrı, taşınmaz üzerinde bulunan 210 adet kavak ağacına ayrı değer biçen bilirkişi kurulu raporunu benimsemek suretiyle “davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 13.350 YTL olarak tespitine” dair verdiği ilk karar; taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire’ce, arazinin kapama kavaklık olarak değerlendirilerek net kavak gelirine göre değer biçilmesi gerektiği vurgulandıktan sonra bu amaca yönelik olarak Tarım Müdürlüğü ile diğer resmi kurumlardan resmi verilerin getirtilmesi ve bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gereğine işaretle bozulmuştur.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınmış; dava konusu taşınmaza kapama kavaklık niteliğiyle ve enkaz bedeli düşülmek suretiyle değer biçen ek rapor esas alınarak, “kamulaştırma bedelinin 23.559,12 TL olarak tespitine, kamulaştırma bedelinin daha önce ödenen bedelden mahsubu ile bakiye 10.009,00 TL nin taşınmazın zilyedi olan davalılara ödenmesine” karar verilmiştir.
Bu son karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme, “kıymet takdir raporunda enkazın davalılara bırakıldığının belirtildiği ve davalılar tarafından da enkazın alınmadığının ileri sürülmediği de anlaşıldığından, enkaz bedelinin düşülmemesi gerektiği; ayrıca kapama kavaklık için net gelir hesabı uygulanması gerektiği yönündeki ilk bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla davalı yararına müktesep hak oluştuğu, bilirkişi kurulu ek raporunda net gelir hesabına göre yapılan değer biçme yönteminin ilk bozma ilamına da uygun olduğu” gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; direnme kararını davacı idare vekili temyiz etmiştir.
Görüldüğü üzere bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle, dava konusu taşınmazın yüzölçümü ve üzerinde bulunan ağaç sayısı dikkate alınarak, taşınmaza kapama kavaklık niteliğiyle net kavak gelirine göre değer biçilmesi gerektiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; dava konusu taşınmaza kapama kavaklık niteliğiyle olarak değer biçilirken, enkaz bedelinin düşülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözüme geçilmeden önce; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın satın alma usulü ve bedel tespiti esaslarını düzenleyen 8. ve 10. maddelerinde 4650 sayılı Yasa ile getirilen değişiklik ve bu bağlamda kamulaştırma bedelinin tespiti ile idare adına tesciline ilişkin davanın hukuki niteliği üzerinde durulmasında yarar vardır.
04.11.1983 gün ve 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların sağlıklı bir biçimde çözümü ve Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen ve asıl kural olan, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarının nakden ve peşin olarak ödenmesi koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların objektif esaslara göre hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırılması esasının tam olarak uygulanmasının sağlanması amaçlanarak, 24.04.2001 gün ve 4650 sayılı yasa ile değişik hükümler getirilmiştir.
4650 sayılı Yasa ile, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sistemi değiştirilerek, öncelikle Yasanın 8. maddesinde öngörülen satın alma usulü uygulamalarının sağlanması; tarafların anlaşamaması veya ferağ verilmemesi halinde 10. madde gereğince kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve idare adına tescili öngörülmüştür.
Yasa değişikliği ile getirilen düzenleme sonucu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun bedel artırımına ilişkin 14. maddesi ve taşınmazın idare adına tescili hükümlerini içeren 16. ve 17. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
O halde; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasında, 4650 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu getirilen yeni sistemde; anılan Yasanın 5. maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6. madde uyarınca onaylanmasından sonra, 8. maddede belirtilen esaslar çerçevesinde idarenin, kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak, tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, taşınmazı pazarlıkla ve anlaşarak satın alma iradesini malike bildirmesi; kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idarenin, 10. maddeye göre kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesince müracaat etmesi gerekir.
Bu noktada, mahkemece adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit edilip, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar vermek, Kamulaştırma Yasasının değişik 10. maddesinin amir hükmü gereğidir.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; idarece, satın alma aşamasında tespit edilip malike dahi bildirilmeyen tahmini bedelin, taraflar açısından bağlayıcı olduğundan söz edilmesi olanaklı değildir. Bir başka ifadeyle, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasında 4650 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce tarafsız kıymet takdir komisyonları tarafından düzenlenen rapor kamulaştırma belgeleriyle birlikte taraflara tebliğ edildiğinden, tarafların raporda belirlenen hususlara itiraz olanağı bulunmaktaydı. Oysaki 4650 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu getirilen yeni sistemde idarece kurulan kıymet takdir komisyonunca düzenlenen rapor, uzlaşma davetiyesi ile birlikte taşınmaz mal sahibine tebliğ edilmediğinden, taşınmaz ve üzerinde bulunan muhtesatın nitelikleri ile belirlenen bedele taşınmaz mal sahibinin itiraz olanağı bulunmamaktadır.
Kısaca; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasında 4650 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle, kamulaştırma işlemi mal sahibine mahkemece yapılan tebligatla başlamakta ve taşınmaz mal sahibinin tasarruf hakkı, mahkemece idare adına verilen tescil kararıyla son bulmaktadır ( m25 ).
Şu hale göre, gerek pazarlık aşamasında tahmini bedel ile taşınmazın belirlenen niteliklerini bilmeyen mal sahibinin, gerekse kamulaştırmanın sonuçlandırılması için yasaca öngörülen zorunluluk çerçevesinde mahkemeye müracaat eden idarenin, enkazın mal sahibinde kalıp kalmadığı hususunda bir itiraz ileri sürmeleri olanaklı değildir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi uyarınca, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelden enkaz bedelinin düşülmemesi gereğine işaret eden bozma gerekçesi doğrudur.
Ne var ki; taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire’ce verilen ilk bozma kararında dava konusu taşınmaza kapama kavaklık niteliği esas alınarak net kavak gelirine göre değer biçilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk hüküm bozulmuş; mahkemece ilk bozma ilamına uyularak taşınmaza kapama kavaklık gelirine göre değer biçtirilmiş ve buna göre ikinci hüküm kurulmuştur.
Yine taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire’ce, birim fiyata göre yapılan hesaplama sonucu enkaz bedeli düşülmeden hükmedilmesi gereken kamulaştırma bedeli belirlenmiş; uyulan önceki bozma nedeni göz ardı edilmek suretiyle 14.099,40 TL kamulaştırma bedeline hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle ikinci karar bozulmuştur.
Tarafların temyizi üzerine yapılan ilk bozma gerekçesine Yerel Mahkemece uyulmakla, davalı taraf açısından usulü kazanılmış hak oluştuğu her türlü duraksamadan uzaktır. Bu itibarla, kapama kavaklık gelirine göre taşınmazın değeri belirlenirken, enkaz bedelinin düşülmemesi yönünde yapılacak olan hesaplamanın da, birim fiyat üzerinden değil; net gelir esas alınarak yapılacak hesaplama olması gerektiği kuşkusuzdur.
Şu durumda, taşınmaza kapama kavaklık geliri esas alınarak yapılacak değer tespitinde, enkaz bedelinin düşülmemesi halinde belirlenecek nihai kamulaştırma bedelinin, direnme kararında hükmedilen bedelden daha yüksek miktarda olacağı açıktır.
Ancak, direnme kararının salt davacı idare vekilince temyiz edildiği, davalı tarafça temyiz isteminde bulunulmadığı gözetildiğinde, direnme kararında hükmedilen miktardan fazlasının hüküm altına alınamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece hükmedilmiş olan kamulaştırma bedeli, temyiz edenin sıfatına göre yerinde olduğundan, direnme kararının bu değişik gerekçeyle onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle ONANMASINA, 22.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.