E. Yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki ilişki
Gerek İsviçre Borçlar Kanunu, gerekse Türk Ticaret Kanununda anonim şirketler ile yönetim kurulu arasındaki ilişkinin hukukî niteliğini açıklayan bir hüküm bulunmamaktadır. Esas itibarıyla yönetim kurulu ile ortaklık tüzel kişiliği arasındaki ilişkilerin kanunlarda bütünüyle düzenlenmesi imkânı da yoktur. Bu durumda, ortaklık ile yönetim kurulu arasındaki ilişkiye uygulanacak kuralların belirlenmesinde güçlükler ortaya çıkmaktadır.[32]
Anonim şirket ile yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişiler arasındaki ilişkinin hukukî niteliği konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Şöyle ki:
1. Hizmet akdi olduğu görüşü
Hizmet akdi, işçinin belirli veya belirsiz bir zamanda ücret karşılığında, işverene bağımlı olarak hizmet görmeyi taahhüt etmesi olarak tanımlanabilir (BK md. 313/1). Şirketin yönetim ve temsili kendilerine bırakılmış olan yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki ilişkinin belirli işlere ilişkin olmaması ve süreklilik arz etmesi nedeniyle hizmet ilişkisi olduğu ileri sürülebilir.[33] Ancak; Kaplan, bankalarda yönetim kurulu üyesi kişilerin aynı zamanda bankada başka üst düzey görev ifa etmeleri diğer bir ifade ile çift görevli olmalarını, birbirinden bağımsız vekâlet ve hizmet akitlerini içeren bir birleşik sözleşme olarak nitelendirilmesi gerektiğini savunmakta, bankada münhasıran idare meclisi üyeliği görevini üstlenen kişilerle banka arasındaki hukukî ilişkinin ise “vekalet akdi” niteliğinde olduğunda tereddüt etmemek gerektiğini ifade etmektedir.[34]
Özellikle iş hukukunda yönetim kurulu üyelerinin işçi değil işveren olarak kabul edilmesi, bu kişilere ödenecek ücretin sözleşmenin esaslı unsuru gözükmemesi bu görüşe yöneltilen en önemli eleştirilerdir.[35]
2. Vekâlet akdi olduğu görüşü
Yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki ilişkinin Borçlar Kanununun 386’ncı maddesinde “…vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya tekabül eylediği hizmetin ifasını iltizam eder.” şeklinde tanımı yapılan vekâlet ilişkisine benzediği söylenebilir. Öte yandan aynı maddenin ikinci fıkrasındaki diğer akitler hakkındaki kanunî hükümlere tâbi olmayan işlere de vekâlet hükümlerinin uygulanacağı yönündeki hüküm nedeniyle yönetim kurulu ile şirket arasındaki ilişkiye Borçlar Kanununun vekâlete ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği savunulmaktadır.[36]
Yönetim kurulu ile anonim şirket arasındaki hukukî ilişkinin niteliğinin belirlenmesinde büyük güçlükler bulunmaktadır. Yönetim kurulu üyeliği, hem anonim şirket hem de üyeler açısından birçok yetki ve görevi beraberinde getirmesi nedeniyle esas olarak iki taraflı bir hukukî ilişki özelliği gösterse de mevzuatımızda yer alan sözleşme tiplerinden hiç birine tam olarak uymamaktadır. Yönetim kurulu üyeliği, hem borçlar hukukuna hem de şirketler hukukuna tâbi ilişkilerden çeşitli özellikler gösterdiği için vekâlet benzeri bir sözleşme ya da sui generis bir sözleşme olarak nitelendirilmektedir.[37]
İsviçre doktrininde, anonim ortaklık ile yönetim kurulu arasında var olan sözleşmenin devamlılık unsuru nazara alındığında hizmet sözleşmesine benzemekle birlikte, ücret unsurunun zorunlu olmaması sebebiyle hizmet akdi olarak nitelendirilemeyeceği savunulmaktadır.[38]
Bu konu Alman doktrininde, anonim şirket ile yönetim kurulu arasında yapılmış bulunan sözleşmenin şartlarının yorumlanması yoluyla daha pratik bir şekilde çözümlenmiştir. Bu durumda, sözleşmede yer alan ücret unsuruna büyük önem verilmekte olup, şayet ücret akdin bir unsuru olarak kararlaştırılmışsa bu ilişki hizmet akdi olarak nitelendirilmekte, aksi durumda ise diğer tali şartlar da değerlendirilmek suretiyle vekâlet sözleşmesinin varlığı kabul edilmektedir.[39]
Türk hukukunda da İsviçre doktrininde benimsenmiş olan görüşün çoğunlukla kabul gördüğü söylenebilir. Ancak bu ilişkinin doğrudan vekâlet ilişkisi olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı da gerçektir. Doktrinde Çamoğlu ve Arslan’ın da savunduğu gibi, ortaklık ile yönetim kurulu arasındaki akdin niteliğinin öncelikle sözleşmeye göre tespit edilmesi yerinde olacaktır. Sözleşmede bu ilişkiyi vasıflandırmaya yarayacak ölçüde bir hüküm bulunmadığı taktirde, vekâlet hükümlerinin uygulanması yoluna gidilmelidir.[40]
Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 24.11.1984 tarihli ve E. 81/475 K.81/5019 sayılı kararında, “Şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişki bir vekâlet sözleşmesi ilişkisidir. İsviçre Federal Mahkemesi de, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki ilişkiyi vekâlet olarak nitelemiştir (BGE 1979 I, 627). O halde TTK’nın 1’inci maddesi yollamasıyla bu ilişkiye icabında vekâlet hükümlerinin de uygulanmasını gerektirir.” denilmek suretiyle bu husus açıkça ifade edilmiştir.
Ortaklık ile yönetim kurulu arasındaki ilişkinin hukukî yönüne dair tartışmalara karşılık, anonim şirket yönetim kurulu üyeliği bir sözleşme ilişkisi olarak değerlendirilmekte ve hukukî boşluk halinde bu ilişkiye vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanması konusunda birlik bulunmaktadır. Bu nedenle yönetim kurulu üyeleri ile anonim şirket arasındaki ilişkinin hukukî niteliği ile ilgili tartışmaların hukukî değeri kalmamıştır. Gerekçesi tartışılabilir olsa da bu sözleşme ilişkisinin doğumunun, yetkili organ tarafından yönetim kurulu üyeliğine seçilme ve üye tarafından bu görevin kabul edilmesiyle gerçekleştiği kabul edilmektedir.[41]
F. Yönetim kurulunun oluşumu
Kural olarak yönetim kurulu üyelerinin seçimi genel kurula ait bir yetkidir. Organların seçimi konusundaki yetki genel kurulun devri caiz olmayan yetkilerdendir. Ancak kanun, bazı durumlara ilişkin olarak, hâlin özelliklerini de dikkate almak suretiyle değişik seçim yöntemleri öngörmüştür. Ortaklık yönetim kurulunun seçim ve tayini üç şekilde olur:
1. Esas sözleşmeyle tayin
Anonim ortaklığın ilk yönetim kurulu üyelerinin esas sözleşmeyle tayin edilmesi mümkündür (TTK md. 292). Hatta anî kuruluşta, yönetim kurulu üyelerinin esas sözleşmeyle tayin edilmiş olması zorunludur (TTK md. 289/4 ve 5). Tedrici kuruluşta esas sözleşmeyle atama mümkün olmakla birlikte zorunlu değildir.
2. Kuruluş genel kurulunca seçim
Tedrici kuruluş ile ilgili yukarıda ifade edildiği üzere, esas sözleşmeyle yönetim kurulu üyelerinin belirlenmesi mümkündür. Fakat kuruluşta yönetim kurulu üyeleri, iştirak taahhütnamesinde gösterilmemişse, taahhütlü pay sahipleri arasından kuruluş genel kurulunca seçilirler (TTK md. 292/1).
3. Genel kurul tarafından seçim
Bilindiği üzere, yönetim kurulu üyelerinin seçim yetkisi genel kurula aittir (TTK md. 312/1). Hatta organların ve bu arada yönetim kurulunun seçim yetkisi genel kurulun münhasır yetkilerinden olup, devri mümkün değildir. TTK’daki farklı pay grupları ya da azınlıktaki pay sahiplerinin yönetim kurulunda temsilini sağlayan bir hüküm bulunmamaktadır.
Uygulamada, ortaklıktaki pay sahiplerinin yönetim kurulunda temsili ve seçimi konuları esas sözleşmeye konulan hükümlerle düzenlenmektedir. Bu kapsamda olmak üzere, genellikle paylar birden fazla gruplara ayrılmakla her bir grubun içinden kaç kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilebileceği belirlenmektedir. Dolayısıyla esas sözleşmeyle bir pay grubuna yönetim kuruluna üye gönderme konusunda imtiyaz tanınmışsa, bu pay grubunun esas sermayeye oranla pay sayısının fazlasına sahip olması şartı aranmaz.[42]
4. Yönetim kurulunca seçimi
Yönetim kurulunca üye seçimi istisnai bir durum olup, TTK’nın 315’inci maddesinin birinci fıkrasında sayılan, istifa, ölüm, temyiz gücünü kaybetme, fiil ehliyetini yitirme gibi nedenlerle yönetim kurulu üyeliğinin boşalması halinde, kurul yasal şartlara sahip bir kimseyi geçici olarak yönetim kuruluna üye seçer ve ilk toplanacak genel kurulun onayına sunar. Bu şekilde yönetim kurulu üyeliğine getirilen kimse ilk genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu üyeliği görevini yürütür (TTK md. 315/1).
TTK’nın 315’inci maddesinin yukarıda anılan hükmüyle yönetim kuruluna tanınan imkân emredici nitelikte olmadığından ana sözleşmeye konulacak hükümle bu yetki tamamıyla alınabilir.[43] Yönetim kurulu üyesini seçme yetkisi genel kurulun münhasır yetkileri arasında yer aldığından, yönetim kurulunun TTK md. 315/1 uyarınca seçilen üyenin mutlaka genel kurulunun onayına sunulması zorunludur.[44]
Yönetim kurulu tarafından seçilmiş olan üye de tıpkı diğer üyeler gibi hak ve yetkilere sahiptir. Genel kurul bu kişinin üyeliğini reddederse bu ret kararı hukuk güvenliği bakımından sadece ileriye doğru hüküm doğurur, yani üyenin yaptığı işlemler ve kullandığı oylar geçerlidir.[45]
TTK’nın yukarıda anılan 315’inci maddesinde her ne kadar “bir” üyenin boşalmasından söz edilmiş ise de, birden fazla üyeliğin boşalması durumunda da yönetim kurulunun boşalan üyelikler için seçim yapması mümkündür. Ancak bu durumda boş olan üyeliklere seçim yapabilmek için yönetim kurulunun toplanarak karar alması gerekmektedir. Doktrin ve uygulamada karşılaşılan önemli bir sorun, bu takdirde toplantı ve karar nisabının ne olacağı konusudur.
Bilindiği üzere, anonim ortaklıklarda şirket yönetim kurulunun toplantı veya karar yeter sayısı sağlamaksızın aldıkları kararlar hukuken, yok hükmündedir. Bu kararlar hiçbir şekilde hüküm doğurmaz. Bu durumdan yola çıkarak doktrinde çoğunlukla, yönetim kurulu kurul organ olarak toplanıp karar alma yeteneğine sahip olduğu müddetçe boşalan üyeliklerin yerine seçim yapabileceği, toplantı nisabını kaybettikten sonra artık toplanarak TTK’nın 315’inci maddesine dayanarak yeni üye seçemeyeceği kabul edilmektedir.[46]
Buna karşılık Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesince, yönetim kurulu üyeliklerindeki boşalmalar nedeniyle yapılacak üye seçiminde toplantı yeter sayısının sağlanamadığı durumda, karar yeter sayısı sağlanmışsa alınan kararın geçerli olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 8/2/1990 tarih ve E: 5478, K: 708 sayılı kararında;
“TTK 315/1 hükmü, anonim şirketi idare ve temsil etmek gibi çok önemli bir işlevi olan yönetim kurulunun bazı üyelerinin ölmesi veya maddenin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerden biriyle görevlerinin sona ermesi halinde şirketin toplanacak ilk genel kurula kadar organsız kalmamasını sağlamaya yönelik özel ve ayrık bir hüküm olduğu cihetle bu amaca uygun yorumlanmalıdır. Yönetim kurulunun TTK md. 315/1 maddesindeki geçici üye atama yetkisini kullanabilmek için mutlaka toplantı yeter sayısını haiz olması gerektiği yönünde lafzî ve dar yorum açılan üyelik nedeniyle geri kalan üyelerle toplantı nisabının oluşmadığı hallerde anılan yasa hükmünün uygulama imkanını ortadan kaldıracaktır. Özellikle, ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça yönetim kurulunun TTK’nın 312/1 maddesi gereği üç kişiden oluşmasının olağan hâli teşkil ettiği nazarı itibara alındığında bir üyeliği açılan böyle bir yönetim kurulunun diğer iki üyesinin açılan üyeliğe geçici atama yapamamasının TTK’nın 315/1 maddesi hükmünün uygulama alanının kanun koyucunun amacına aykırı biçimde daraltacağı kuşkusuzdur. Diğer bir anlatımla, yasa koyucu üç kişilik yönetim kurulunun varlığını da göz önüne alarak bu hükmü getirmiştir.” [47] denilmek suretiyle bu husus açıkça ifade edilmiştir.
Yönetim kurulunun, kurul organ olarak toplanıp karar alma yeteneğine sahip olduğu sürece, boşalan üyelikler yerine yeni üyeler atayabileceği, TTK’nın 330’uncu maddesi gereğince anonim ortaklığın irade beyanının geçerli olarak oluşabilmesi için hem toplantı hem de karar yeter sayısına uyulması gerektiğinden bahisle Yargıtayın kararı doktrinde eleştirilere konu edilmektedir.
Nitekim doktrinde Kırca, Yargıtay kararının yönetim kurulundaki âni, beklenmedik toplantı yeter sayısı sorunuyla karşılaşan ortaklığın ilk genel kurula kadar organsız kalmasına engel olmak gayesine matuf bulunduğunu, özellikle genel kurulca esas sözleşmede gösterilmiş olan sayıda yönetim kurulu üyesi seçilmeyerek ya da üyeliklerdeki boşalmalara rağmen karar sayısının korunması nedeniyle seçim yapılmayarak ilâve boşalmalar üzerine toplantı ya da karar nisabının sağlanamaması durumunda, bu gibi durumların beklenmedik, anî olaylar olarak nitelendirilmesi söz konusu olmayacağından anılan içtihada dayanarak üye seçimi yapılmasının mümkün olmayacağı görüşündedir.[48]
Çamoğlu, toplantı nisabı olmadan karar yeter sayısından söz etmenin mümkün olmadığını, yönetim kurulunun kurul-organ olarak çalıştığını, toplantı yeter sayısının yarıdan bir fazla olması itibarıyla, karar yeter sayısı olmadan toplantı nisabının sağlanamayacağından bu nevi kararların alınmasının mümkün olmayacağı, bu bağlamda dokuz kişilik yönetim kurulunda en çok dört, yedi kişilik yönetim kurulunda ise en çok üç üyeliğin kalan üyelerce doldurulabileceğini savunmaktadır.[49]
Pulaşlı ise anılan hükmün, Yargıtay kararında da ifade edildiği üzere, anonim ortaklıkta ortaklığı temsil ve idare açısından çok önemli fonksiyonu olan yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona ermesi nedeniyle şirketin toplanacak ilk genel kurula kadar organsız kalmamasını temin amacıyla konulmuş özel ve ayrık bir hüküm olduğu cihetle amaca uygun yorumlanmasının gerektiğini, bu nedenle TTK’nın 315’inci maddesinin birinci fıkrasındaki yetkiye dayanarak yönetim kuruluna üye seçimi için mutlaka toplantı yeter sayısının sağlanmasının gerektiği şeklindeki lafzî ve dar yorumun, kanunun anılan hükmünü uygulama imkânını ortadan kaldıracağını ve kanun koyucunun amacına da aykırı olacağını belirterek üç kişiden oluşan Yönetim Kurulunda bir üyeliğin boşalması halinde kalan iki üyenin toplanarak geçici üye seçebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.[50]
Kanaatimizce de, yönetim kurulunun TTK’nın 315/1 maddesindeki geçici üye atama yetkisini kullanabilmek için mutlaka toplantı yeter sayısını haiz olması gerektiği yönünde lafzî ve dar yorum açılan üyelik nedeniyle geri kalan üyelerle toplantı nisabının oluşmadığı hallerde anılan yasa hükmünün uygulama imkânını ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle Yargıtayın görüşünün yasa koyucunun amacına uygun olduğunu düşünmekteyiz.
Öte yandan boşalan üyelikler nedeniyle yeter sayısı bulunamıyorsa, örneğin üç üyeden ikisi ya da beş üyeden üçünün yerleri boşalmışsa, bu durumda, denetçilerin derhal genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırması ve eksik üyelerin tamamlanmasının sağlanması veya mahkemeye müracaat ederek yönetim kurulu görevinin kayyıma bırakılmasını istemesi gerekmektedir.
Yönetim kurulunun bu yolla üye seçmesinin önüne geçilmesi amacıyla Kooperatifler Kanununda md. 55/2 olduğu gibi esas sözleşmede hüküm bulunması halinde genel kurul tarafından yönetim kuruluna yedek üye seçilmesi usulü de benimsenebilir.[51]
5. Kamu tüzel kişilerinin üye seçimi
TTK’nın 275’nci maddesi gereğince, konusu kamu hizmeti olan anonim ortaklıkların sözleşmelerinde bu yönde hüküm bulunmaktaysa, ilgili kamu tüzel kişileri yönetim kuruluna temsilci gönderebilirler. TTK’nın 275’inci maddesi uyarınca kamu tüzel kişileri tarafından atanan üyeler, diğer yönetim kurulu üyeleri ile aynı haklara sahip ve aynı yükümlülüklere tâbidirler.[52]