Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu

Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu

C. Yönetim kurulu üyeliği sıfatının kazanılması

1. Yönetim kurulu üyeliği

Anonim şirket yönetim kurulu en az üç kişiden oluşan bir organdır (TTK md. 312/1). Bankaların yönetim kurullarının ise asgarî beş üyeden oluşma zorunluluğu bulunmaktadır (Bankalar Kanunu md. 9/1). Anonim şir­ketlerin yönetim kurulu üye sayısının üst sınırı kanunlarda öngörülmemiş olduğundan şirket esas sözleşmesinde üye sayısının daha fazla olarak belir­lenmesine engel bulunmamaktadır. Hatta şirket esas sözleşmesinde yönetim kurulu üye sayısının alt ve üst sınırının gösterilerek bu sınırlar dâhilinde üye sayısının belirlenmesi genel kurula da bırakılabilir. Üye sayısı, anonim şir­ketin çalışma alanları, ortak sayısı, esas sermaye miktarına göre farklılık gösterebilir. Yönetim kurulunun üye sayısının çift olmasında bir engel bu­lunmamasına karşılık uygulamada genelde tek sayılı olarak kurulmasına kararların kolaylıkla alınmasını sağlamak amacıyla özen gösterilmektedir.[17] Anonim şirketin yönetim kurulu üye sayısı usulüne uygun olarak yapılacak sözleşme değişikliği ile eksiltilebilir ya da artırılabilir. Ancak bu sayı üç kişiden az olamaz.

Yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl için seçilmeleri mümkün olup, bu üyelerin şirket ana sözleşmesinde aksine bir düzenleme bulunma­dığı takdirde yeniden seçilmelerine engel bulunmamaktadır.

2. Yönetim kurulu üyeliği sıfatının kazanılması

Anonim ortaklıklarda organları seçme yetkisi genel kurula ait olup bu yetkinin devredilmesi mümkün değildir. Genel kurul kararında yönetim ku­rulu üyelerinin ne kadar süre ile görev yapmak üzere seçildiği hususu açık değilse, seçimin bir faaliyet yılı için yapıldığının kabul edilmesi uygun ola­caktır.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi doktrin ve uygulamada şirket ile yö­netim kurulu arasındaki ilişkinin esas olarak vekâlet ilişkisi olduğu çoğun­lukla kabul edilmektedir.[18] Genel kurulun şirket ortaklarından bir kişiyi yöne­tim kurulu üyeliğine seçmesi ona yapılmış bir icap olarak değerlendi­rilmelidir. Bu ortağın icabı, açıkça ya da zımnen kabul etmesiyle şirket ile üye arasında sözleşme bağı kurulur. Şirket genel kurulunda bulunup da ya­pılan seçime itiraz etmeyen ya da gıyabında yapılan seçimden sonra yönetim kurulu toplantısına katılmak veya yönetim kurulu olarak alınmış kararı im­zalamak suretiyle bu görevi ifa etmeye başlamak üyeliğin zımnen kabul edildiği olarak anlaşılmalıdır.[19]

TTK’da anonim ortaklıklarda yönetim kurulu ile ilgili 317, 320, 321 ve 333’üncü maddelerindeki hükümlerle, Borçlar Kanununun 386/3, 397/1, 528 ve 530’uncu maddelerinde yer alan hükümler arasındaki benzerlikler, TTK’da boşluk olması halinde Borçlar Kanununun vekâlete ilişkin hüküm­lerinin uygulanacağını göstermektedir.

Anonim ortaklığın genel kurulu ya da yönetim kurulunca seçilen kişi tarafından bu görevin kabul edilmesiyle kurulan sözleşmenin şartlarını ta­raflar serbestçe kararlaştırabilirler. Vekâlet akdinde vekil, ücretli veya ücret­siz olarak müvekkile ait işlerin yürütülmesi veya bir hizmetin ifasını sonuç sorumluluğu olmaksızın onun genel talimatları doğrultusunda ve fakat ona tâbi olmaksızın, ondan bağımsız olarak taahhüt eder. Üyenin alacağı ücret ve diğer iş görme şartları sözleşmede belirlenebilir.[20]

Genel Kurul Toplantıları ile Hükûmet Komiserleri Hakkında Yönet­meliğin 15’inci maddesinin (b) bendinde “Yönetim kurulu üyeliklerine genel kurul toplantılarında bizzat hazır bulunmayanların seçilmeleri, bunların bu göreve aday olduklarını seçimden önce imzası noterden onaylanmış yazılı beyanda bulunmaları” şartına bağlanmış olmakla birlikte Çamoğlu’nun da ifade ettiği üzere bu hüküm kanunun idareye bıraktığı düzenleme yetkisinin sınırlarını aşmaktadır. Konunun borçlar hukuku genel ilkeleri çerçevesinde çözülmesi uygun olup anılan şekildeki düzenlemeler şirketle üye arasında serbest irade ile oluşan sözleşmeye müdahale niteliğindedir.[21]

D. Yönetim kurulu üyesi olabilme şartları

Tüzel kişiler ile organları arasındaki ilişki, temsil teorisi kapsamında bir “temsil ilişkisi” olarak kabul edilecek olursa, tüzel kişinin işlemleri ba­kımından kanundaki temsil hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bi­lindiği gibi temsil ilişkisinde, bu yetkiyi veren kimse temsilciye bıraktığı bütün yetkileri doğrudan doğruya kendisi de kullanabilir. Organ tayini ha­linde ise tüzel kişiliğin bünyesinde yer alan bütün diğer üyeler aradan çık­mıştır. Artık isteseler de organa bırakılan alanda hukukî işlemler yapa­maz­lar.[22]

Temsilci, haksız fiilinden doğan zararlardan doğrudan doğruya kendisi sorumlu olup bu tür eylemlerinin hüküm ve sonuçlarını temsil olunana dev­redemez. Oysa, organın bu tür eylem ve işlemlerinden Türk Medenî Kanu­nunun 50/2’nci maddesine göre tüzel kişi doğrudan doğruya borç altına gi­rer. Bu itibarla, hukuka aykırı fiiller açısından da temsil hükümlerinin uy­gulan­ması fiksiyon teorisinin tasavvurlarını karşılamamaktadır. Bu nedenle ger­çeklik ve organ teorisi tercih edilebilir görülmektedir. Çünkü, tüzel kişi­liğin kendi organları aracılığıyla iradesini oluşturup açıkladığı, kendi başına hak sahibi olduğu gibi borç altına da girebileceği düşüncesinin, tüzel kişili­ğin faraziye değil gerçek bir varlık olduğu yönündeki anlayışla uyumlu ol­duğu söylenebilir.[23] Bu durumda, gerçek kişiler ile tüzel kişiler arasındaki tek fark tüzel kişilerin maddî anlamda var olmamalarıdır. İsviçre Federal Mahkemesi de tüzel kişi organlarını, “tüzel kişiliğin iradesini açıklayan do­ğal kanal” olarak ifade etmekte olup, organları tüzel kişiliğin iradesini açık­lamakla yükümlü vasıta olarak görmektedir.[24]

Yönetim kurulu üyelerinin niteliklerini şu şekilde sıralayabiliriz.

1. Gerçek kişi olmaları

Yönetim kurulu üyelerinin gerçek kişi olmaları şarttır. TTK’nın 312’nci maddesinin ikinci fıkrasında, “İdare meclisi pay sahibi âza or­taklar­dan teşekkül eder. Ancak pay sahibi olmayan kimseler âza seçildikleri tak­dirde bunlar pay sahibi sıfatını kazandıktan sonra işe başlıyabilirler. Pay sahibi olan hükmî şahıs idare meclisi azası olamaz. Fakat hükmî şahıs tem­silcisi olan hakikî şahıslar idare meclisine âza seçilebilirler.

275 inci madde hükmü mahfuzdur.” hükmü yer almaktadır.

a. Tüzel kişilerin durumu

Kanunun yukarıda anılan hükmü nedeniyle pay sahibi tüzel kişilerin yönetim kurulu üyesi olmalarına imkân bulunmamakla birlikte tüzel kişinin temsilcisi olan gerçek kişilerin yönetim kuruluna üye seçilmelerine imkân tanınmıştır. Ülkemizde tüzel kişilerin iştiraki ile kurulmuş olan birçok ano­nim şirket bulunmaktadır. Bu tüzel kişiler kendi temsilcilerini yönetim ku­rulu üyesi olarak seçtirebilirler.

b. Kamu tüzel kişilerinin durumu

TTK’nın 275’inci maddesi gereğince, Devlet, vilayet, bele­diye gibi kamu tüzel kişilerinin pay sahibi olmasalar dahi esas sözleşmeye konulacak olan bir hükümle, konusu kamu hizmeti olan anonim şirketlerin yönetim kurulunda temsilci bulundurabilmeleri mümkündür. Aynı zamanda kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcilerinin genel kurul kara­rına ihtiyaç bulunmaksızın ilgili hükmî şahıs tarafından her zaman azledil­mesi ve yerine yenilerinin atanması mümkündür. Diğer taraftan, bu şekilde atanmış olan kişilerin hak ve görevleri bakımından genel kurul tarafından seçilmiş olan üyeler arasında fark yoktur.[25]

2. Fiil ehliyetine sahip olmaları

Türk Ticaret Kanununda yönetim kurulu üyelerinin ehliyeti konu­sunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak yönetim kurulu üyeliği­nin yapısında yetki ve sorumluluğu birlikte taşıdığı dikkate alınacak olursa bu işi yapacak olan kişinin tam fiil ehliyetine sahip olmasının zorunlu ol­duğu ortaya çıkar.

Buna karşılık doktrinde, yönetim kurulu üyesi olabilme yeterliliği ba­kımından, fiil ehliyetinin hiç bulunmaması ile sınırlandırılmış olması birbi­rinden ayrılmaktadır. Çoğunluk görüşe göre,[26] fiil ehliyeti bulunmayanların yönetim kurulu üyesi olamayacağı kabul edilmekle birlikte bazı yazarlar sınırlı ehliyetli olan kişilerin üyeliğine engel bir durum bulunmadığını ileri sürmektedirler.

Bilindiği üzere, TTK’nın 315’inci maddesinin ikinci fık­ra­sına göre, hacir altına alınma üyeliğin sona erme nedeni olarak kabul edil­miştir. Ayrıca 329’uncu madde gereğince yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işle­rinde ob­jektif özen yükümlülükleri mevcuttur. Kanaatimizce, bu du­rumda sınırlı ehliyetlilerin yönetim kurulu üyesi olabileceğinin kabul edil­mesi TTK’nın anılan maddelerine aykırılık teşkil eder.

Yönetim kurulu üyesi olabilmek için ehliyet bakımından kanunda ön­görülmüş şartlara ek olarak şirket esas sözleşmesinde, başka bir takım şartlar da benimsenmiş olabilir. Örneğin, 70 yaşından büyük olmamak, Türk vatan­daşı olmak gibi. Emredici hükümlere aykırı olmamak kaydıyla esas sözleş­meye konulan bu tür hükümler geçerlidir.

Özel kanunlarda da yönetim kurulu üyelerinin kimlerden olabilece­ğine ilişkin hükümler yer almaktadır. Bankalar Kanunu, banka yönetim ku­rulu üyelerinin yarısından bir fazlasının hukuk, iktisat, işletmecilik, maliye, bankacılık veya mühendislik-işletmecilik dallarında yüksek öğrenim gör­müş olması şartını aramaktadır (Bankalar Kanunu md. 21).

Bazı durumlarda yönetim kurulu üyelerinin Türk vatandaşı olmasına TTK hüküm ve sonuçlar bağlamıştır. TTK’nın 823’üncü maddesinin dör­düncü fıkrasının iki numaralı bendine göre, anonim şirketin malı olan ge­miler, diğer şartlara ek olarak şirketin yönetim ve tem­siline yetkili ortakların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaları koşuluyla Türk gemisi sayılmaktadır.

3. Seçilme engelinin bulunmaması

TTK’nın 347’nci maddesindeki, murakıpların aynı za­manda yönetim kurulu üyeliklerine seçilemeyecekleri, hükmü nedeniyle yönetim kurulu üyeliği ile denetçilik görevi bağdaşmaz. Yönetim kurulu üyeliğine seçilen denetçinin bu görevi kabulü halinde denetçilik görevi sona erer.[27]

Devlet Memurları Kanununun 28’inci maddesine göre, Devlet me­murları­nın ticaret yapmalarının yasak olması nedeniyle memurların ticaret ortak­lıklarında müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği görevlerini alabilmeleri mümkün değildir. Avukatlık Kanununun 12’nci maddesine göre avukatlar ba­kımından ise böyle bir kısıtlama mevcut değildir.

4. Pay sahibi olmaları

Anonim ortaklığın yönetim kurulunun kural olarak paydaşlar arasın­dan seçilmesi asıldır. Yöneticilerin şirket işlerine ilgisi ve bağlılığını sağla­mak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme başka hukuk sistemlerinde de yer almaktadır. Ancak, bir tek paya sahip olmanın dahi bu şartı gerçekleşti­receği nazara alındığında, hükmün uygulamada bu fonksiyonu gerçekleştir­diği hatta bir değer ifade ettiği dahi söylenemez.[28]

TTK’nın 312’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “İdare meclisi pay sahibi âza ortaklardan teşekkül eder. Ancak pay sahibi olmayan kimse­ler âza seçildikleri takdirde bunlar pay sahibi sıfatını kazan­dıktan sonra işe başlayabilirler.” hükmü karşısında, pay sahibi olmayan kişi­nin yönetim ku­rulu üyesi seçilmesine engel bir durum söz konusu olmadığı, fakat pay sa­hibi oluncaya kadar bu görevi yapamayacağı kabul edilmekte­dir.[29] Buna karşılık, TTK’nın 275’inci maddesi gereğince, kamu tüzel kişilerinin, ano­nim ortaklığın yönetim kurullarında görevli temsilcile­rinin pay sahibi sıfa­tını taşıma yükümlülüğü yoktur.

7.8.1996 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Kurul Toplantıları ile Hükûmet Komiser Yönetmeliğinin 15/b maddesi, yö­netim kuruluna seçilen üyelerin, seçim kararının tesciline kadar pay sahibi sıfatını kazanması şartını getirmiştir. Bu düzenlemenin yukarıda anılan ka­nun hükmüne aykırılık teşkil edeceği açıktır.[30]

5. Tescil ve ilân

Anonim ortaklığın yönetim kurulu üyeliğinin kazanılması ve kaybe­dilmesinin ticaret siciline tescil ve ilân edilmesi gereklidir (TTK md. 300/b.8). Tescil ve ilânın kurucu nitelik taşımamasına karşılık, bu durumdan haberdar olmayan üçüncü kişilere karşı ancak tescil ve ilân edilmiş olması durumunda ileri sürülebilmektedir.[31]

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13